15 Şubat yaklaşıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her vesileyle, “terörsüz Türkiye” hedefine adım adım yaklaştığımızı ifade ediyor. Devlet Bahçeli partisinin son grup toplantısında, “Ön şartsız olarak, beklenen çağrının bir an evvel açıklanması samimi dileğimdir.” dedi.

Ana muhalefet partisi CHP’nin sürece dair başı sonu belli bir sözü yok. Kendisini gelişmelerin rüzgârına bırakmış, sözünün olmadığının ortaya çıkmaması için konunun etrafından dolaşıyor. DEM Parti, süreci izleme pozisyonunda. Zorunlu hâllerde kısıtlı, beylik açıklamalar yapmakla yetiniyor. PKK yöneticisi Bese Hozat ise açık konuştu: “Şu ana kadar bize önderlikten herhangi bir şey gelmedi. Bekliyoruz. Geldiğinde elbette değerlendireceğiz, ona göre hareket edeceğiz.”

Adını tam koyamadığımız, barışa, kardeşliğe, demokrasiye dair sürece ilişkin son siyasal fotoğrafımız böyle. Tarihe not düştüğümüz o süreç 1 Ekim’de başlamıştı. Üzerinden 4 ayı aşkın bir zaman geçti. Öcalan’ın beklenen çağrıyı 15 şubatta yapacağı, artık daha sık konuşuluyor. Mazlum Kobani, 30 Ocak’ta, İtalyan gazetecilerin yaptığı söyleşide 15 Şubat’ tarihini telaffuz etti. Çağrının şekline, içeriğine, tonuna ilişkin konuşulmasa da; Öcalan’dan, eğip bükülemeyecek netlikte bir silah bırakma çağrısı bekleniyor.

 

PKK’nın konumu

PKK, taleplerini demokratik yollarla elde edemediği için silaha sarılmış bir yapı değil. Silahla doğmuş bir örgüt. Fikri, davası, hedefi başlangıçta da bulanıktı. ‘Varmış’ görünen tezleri, iddiaları, yıllar içinde tamamen eridi. Uzun süredir sadece terör için terör yapan, dünyada benzeri kalmamış, taşeron arayan büyük devletlerin bile tereddütle yaklaştığı bir örgüt.

Kendi yolunu tüketmiş, elindeki silahın her şeye yeteceğini, kendisini ayakta tutacağını sanıyor. Ne sözü ne stratejisi ne öngörüsü var! Bunlar olmadan, elindeki silahın kendi başına da bela olduğunu görmüyor. Görmek istemiyor.

Kürtlere de zulmeden Esed rejiminden geriye kalan enkazı doğru analiz edemiyor. Suriye’de düzenin tesis ediliyor olmasının kendi krizini büyüteceğini fark edemiyor.  Kendisine uzatılan her eli ‘tuzak’ olarak görme eğiliminde.

Bölgedeki dengelerin tamamen değiştiğini, İran’ın ve Rusya’nın kendi derdine düştüğünü, terör örgütü olsanız da bir siyasetinizin olması gerektiğini görmüyor. Görmek istemiyor.

PKK zamana ve tarihin akışına karşı da yenildi. Refleks geliştiremiyor olması belki de yenilginin çok yönlü ve derin yaşanmasından.

Çaresizliği, 25. kattan düşmüş, 10. katın hizasına geldiğinde durumunu “Şimdilik her şey yolunda!..” diyerek izah eden adama benziyor.

Terörsüz Türkiye

Bahçeli, söz konusu konuşmasının sonunda terör örgütüne şöyle seslenmişti: “Silahlarınızı kendi iradenizle bırakınız.”, “Bu mücadelenin asla sonuç vermeyeceğini açıklayınız.”, “Küresel güçlerin hizmetinde bölgesel aktörler olmaya son veriniz.”

PKK, içine hapsolduğu akıl ve strateji çölünde, Öcalan’ın bir şey söylemesini bekliyor. 

Umuyoruz ki PKK’ya yeni bir kapı açılacak. Kürtler ve Kürtlük adına ne varsa tarihe, kimliğe, kültüre ve siyasete el koyan silah, gündemden kalkacak. Kürtler adına siyaset iddiasındaki partiler, siyasetsiz bir alanda ‘mış’ gibi yaparak oyalanıyorlardı. Kürtler adına siyaset yeniden kurulacak. Demokrasi terörün gölgesinden çıkacak. Sözlerin sahici olduğu, yeni ve uzun bir yol başlayacak.

Sonu “terörsüz Türkiye”ye çıkacak yolun başına, hissettiğimizden daha yakın olabiliriz.