Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisinin verilerine göre, 19'uncu yüzyılın ortalarından bu yana hem küresel ölçekte hem de Avrupa genelinde ciddi ve uzun süreli buz kütlesi kaybı yaşandı ve özellikle 2000 yılından bu yana buzul kütlesi kaybı artmaya başladı. Buzul kütlesinde rekor kırılan 2022 yılı dahil Avrupa Alpleri'ndeki buzullar son 2 yılda hacimlerinin yüzde 10'unu kaybetti. Buzullardaki erime, ekosistem bağlantılı birçok soruna yol açmasının yanı sıra İtalya ile İsviçre arasındaki sınırın Alpler'deki bölümünde birkaç metrelik değişiklik yapılmasını gündeme getirdi.

Son yıllarda hızlanan buzul kayıplarına ilişkin soruları yanıtlayan İzmir Bakırçay Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şermin Tağıl, iklim değişikliğinin yol açtığı buzul erimeleri nedeniyle buz kürede meydana gelen değişikliklerin dikkate alınması gerektiğini söyledi.

İklim değişikliğinin dağlardaki buzulların erimesine ve buz kürenin küçülmesine yol açtığını belirten Tağıl, "Buz küre yüksek dağlık bölgelerin ayrılmaz bir parçası ve küresel nüfusun yaklaşık yüzde 10'una ev sahipliği yapmaktadır. Kar, buzul oluşumuna yardımcı olan bir faktör. Yani kışın yağan karın yazın erimeden kalması gerekir ki buz küre beslenebilsin. İklim değişikliği, yağışın sıvı halde düşmesinde etkiliyken, hava sıcaklığının artması az da olsa yağan karın erimesinde etkili oluyor. Dağlık bölgelerde, alçak ve orta yükseklikteki dağlarda karla beslenme azaldığı için buzullar beslenemiyor ve erime yaşanıyor. Buzulların sağlığı ne kadar fazla kar kazanabildikleriyle ilişkiliyken özellikle Akdeniz havzasında yaz aylarında artan sıcaklıklar bu beslenmeyi negatif yönde etkiliyor." dedi.

Kuzey yarım kürede artan sıcaklıkların kış karının erimesinde etkili olduğunu, 1960'tan bu yana buzul alanlarındaki değişikliklerin iklim değişikliğinin bir etkisi olarak görüldüğünü ifade eden Tağıl, kar örtüsündeki azalmanın buzullar için tehdit oluşturduğunu aktardı.

"Buzullar dünyanın en önemli tatlı su kaynakları"

Dağ buzullarında meydana gelen erimenin küresel sıcaklığın ne kadar şiddetli olduğunun göstergesi haline geldiğini vurgulayan Tağıl, şöyle devam etti:

"İklim değişikliği başta kar yağışını ve birikimini etkilediği için buzul alanları üzerinde etkili olduğu gibi kar örtüsünün azalması da iklimi etkilemektedir. Biz buna geri besleme mekanizması diyoruz. Dünya Meteoroloji Örgütünün (WMO) raporlarına göre 2023, buzulların en fazla eridiği yıl oldu ve 600 gigatondan fazla su kaybı deniz seviyesini 1,7 milimetre yükseltti. Bu, son 50 yılın en büyük buzul kaybı olup 2022 ve 2023 üst üste buz kaybının yaşandığı 2 yıl oldu. Bunu da 2024 yazında gelen aşırı erime izledi. Buzullar, dünyanın en önemli tatlı su kaynaklarıdır ve tatlı suyun yaklaşık yüzde 69'unu içerir. Buzulların erimesi demek bu tatlı suyu kaybetmemiz anlamına gelmektedir."

Buz kürenin küçülmesi halinde doğal afetlerin sıklığı ve etkilerinin değişebileceğini ve buzulların tamamen eridiği bir senaryoda Alpler'de 683 yeni göl oluşabileceğini kaydeden Tağıl, dağ buzullarındaki erimenin biyoçeşitliliği tehlikeye sokabileceği uyarısında bulundu.

Alp buzullarının hacminin 1850'den beri yaklaşık yüzde 60 azaldığı bilgisini paylaşan Tağıl, "2023-2024 hidrolojik yılında buzul kütlesinin yüzde 2,5'i kayboldu. Raporlar, Alp buzullarının son 10 yılda ortalamanın üzerinde geri çekildiğini gösteriyor. Temmuz ve ağustos aylarındaki sıcak hava ve Sahra tozunun, erimeden özellikle sorumlu olduğunu söyleyebiliriz. Orta enlem dağ sıralarında en büyük orantılı buzul kayıpları Himalayalar, Rocky Dağları ve Cascade Sıradağları, Avrupa'daki Alpler, Yeni Zelanda'daki Güney Alpler, Güney And Dağları ve Kilimanjaro Dağı gibi izole tropikal zirvelerde yaşanıyor." diye konuştu.

"Dağlık bölgelerde buzul kayıplarının yüzde 80'i aşabileceği raporlanmış"

Avrupa Alpleri'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenen buzul bölgeleri arasında yer alması nedeniyle buzul kütlesi kaybının da diğer bölgelere göre daha şiddetli hale geldiğini vurgulayan Tağıl, Akdeniz havzasındaki genel ısınmanın etkisiyle Alpler'deki uzun ve güneşli yaz mevsiminin son yıllarda aşırı buzul kütlesi kaybına yol açtığına dikkati çekti.

Dünya genelinde buzulların kalınlığının 20'inci yüzyıl boyunca dalgalanma göstermesinin nedenleri arasında olduğu bilgisini veren Tağıl, şu değerlendirmeleri paylaştı:

"Son 30 yılda, küresel buzul kütlesinde belirgin bir azalma gözlemleniyor. WMO'ya göre, her yıl yaklaşık 335 milyar ton buz kayboluyor ve bu durum deniz seviyelerinde yıllık yaklaşık 1 milimetrelik artışa neden oluyor. Copernicus'a göre, 2100'e kadar küresel buzul kayıplarının yüzde 18 ila yüzde 36 olması bekleniyor. Dağlık bölgelerde bu kayıpların yüzde 80'i aşabileceği raporlanmış. IPCC'ye göre, dağ buzulları kütlesinin 2100'e gelindiğinde 4'te 1 ila yarısının, Alpler'deki buzulların yüzde 90'ının erimesi bekleniyor. UNESCO'ya göre, Dünya Mirası alanlarındaki buzulların 3'te 1'i 2050'ye kadar yok olma riski taşıyor."

"Kuzeydeki dağlarda ısınmanın 2 kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor"

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Aydın, "iklim değişikliği" denildiğinde akla ilk gelen parametrenin sıcaklık olduğunu, Sanayi Devrimi sonrası fosil yakıtların kullanımıyla birlikte sıcaklıklarda da belirgin artışlar yaşandığını anlattı.

İtalya ve İsviçre gibi dağlık alanlara sahip ülkelerde buzulların sırt kısımlarının ülke sınırı olarak alındığının ve bu durumun ülkelere belli sorumluluklar yüklediğinin altını çizen Aydın, iki ülke sınırındaki dağın 3 metre erimesiyle beraber sırt bölgesinin yer değiştirdiğini söyledi.

Söz konusu kaymanın İtalya tarafına doğru olması dolayısıyla bu durumun İsviçre'nin toprak kazanmasına yol açtığını belirten Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada bir kayak merkezi var ve gidenler her iki tarafta kayak yapabiliyor. Bu anlamda ekonomik bir durum söz konusu olacak ki belki kayak merkezinin zamanla İsviçre'nin içerisinde kalabileceği durum ortaya çıkabilir. Buzulların erimesi devam edecek, belki de çığ düşmeleri gibi bir sorumluluk ortaya çıkacak. Yani bu erime devam edecek ve bu sınır belki bir zaman sonra tekrar kayacağı için aynı sorunlar olacak dolayısıyla şimdi verilecek karar ileride verilecek kararlar için öncü olacak. Küresel iklim değişikliğinde bu erimeye bağlı olarak ileriye doğru bir vizyonla hareket edilmesi gerekiyor. Her ne kadar şu an bir komisyon kararı olsa da İtalya tarafından bir imza söz konusu değil ama temelde şunu düşünmek gerekiyor, orada bir ekosistem, bir sınır değişiyor. Beraberinde sorumluluklar, güvenlik, ekonomi gibi birçok alanda ortak bir karar almak gerekiyor."

Aydın, benzer bir durumun 2006'da İtalya ve Avusturya arasında yaşandığından ve sorunun anlaşmaya varılarak sonuçlandırıldığından bahsetti.

Son yıllarda Arktik bölgesinin deniz ticareti konusunda daha aktif hale gelmeye başladığına dikkati çeken Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:

Türkiye 14 yıldır üzerinde çalışıyordu! Bugün ilk kez çalıştırılacak Türkiye 14 yıldır üzerinde çalışıyordu! Bugün ilk kez çalıştırılacak

"Buzullar dolayısıyla ülkelerin kıta sahanlığı var ancak buzullar erimeye başladıkça kıta sahanlığı konusu ortaya çıkmaya başladı. Beraberinde yeni sahalar oluşunca buraların kullanım hakkı bir tartışma konusu oldu. Çünkü sadece deniz ticareti açısından değil okyanus madenciliği, orada bulunabilecek doğal gaz ve bunların işletimi, güvenlik, ticaret kontrolü açısından da birçok sorun çıkıyor. Buzulların erimesine bağlı olarak Arktik bölgesindeki sınırlar çerçevesinde bir durum söz konusu. Gemileri daha kısa mesafede götürerek belki emisyon anlamında kazanç sağlıyor olabiliriz ama o bölgenin ısınmasının verdiği zararı düşündüğümüzde çok daha büyük sorunlar bizi bekliyor olabilir."

Kaynak: AA