28 Şubat Darbe Mağdurlarının Yaralarının Sarılması

“Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik bir de bakmışız ki bir arpa boyu yol gitmişiz” Bu sözü masallarda söylenir zannetmiştik lakin gerçek hayatta da başımıza gelince şaşırmadık dersek yanlış olmaz. Çünkü meydana gelen çok olumlu gelişmelere rağmen 28 Şubat mağdurları için doğru dürüst hiçbir adım atılamamaktadır.

Ak Parti hükümeti ne yazık ki 28 Şubat mağdurlarının yaralarının sarılması konusunda çok yanlış bir yola girmiştir. Darbeci kökten gelen generallerin sözleri; bu hükümet nezdinde çok daha değerli ve itibarlı olmaktadır. Buna mukabil binlerce mağdur insan, devlet kapılarından eli boş olarak geriye gönderilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşık 14 ay sonra yapılacak. Önce kovid salgını sonrasında Rusya-Ukrayna savaşı ve enerji fiyatlarındaki büyük artışlar; seçmen tercihini etkileyecek derecede önemli hale gelmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin 20 yıllık bir iktidar sonrasında iktidarda kalması için bu sözlerimi dikkate alması kendi menfaatleri icabıdır. Zira en son hizmete açılan Çanakkale köprüsü gibi devasa eserlerin bu kötü gidişatı değiştirmesi zordur.

Nasıl ki Putin, Ukrayna’ya saldırarak kendi ayağına sıkmış Rusya’nın felaketine sebep olmuştur. Aynı şekilde Ak Parti hükümeti de kendisini iktidara getiren özellikle 28 Şubat mağduru halkımıza sırtını döndüğü için kendi felaketine zemin hazırlamaktadır.

Unutmamak gerekir ki; 28 Şubat 1997 tarihindeki Milli Güvenlik Konseyi kararı ve Sincan’da yürütülen tanklar, Erbakan hükümetini iktidardan düşürmüştür. Darbeci askerler ve onların işbirlikçisi sivil örgütlerin ülkemizi hortumlayarak krizler içine sokması; darbecilerden bunalan halkımızın Ak Parti hükümetine yönelmesine sebep olmuştur.

İşte sayısız ekonomik krizin etkisi ile seçimlerde halk tabanında büyük bir oy kayması yaşanmıştır. Bu durumu fırsata çeviren Ak Parti “28 Şubat mağdurlarının haklarını alacağı” vaadi ile tek başına iktidara gelmeyi başarmıştır. İktidara geldikten sonra darbeci askerlerle kavga etmek yerine ekonomiyi rayına koymaya çalışan Erdoğan ve Ak Parti yönetimi, darbecilerin yol açtıkları yolsuzlukları önleyerek büyük ölçüde başarıya ulaşmıştır. Bununla birlikte darbeci askerlerin baskıları ile 2007 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinden binlerce subay ve astsubay kanunsuz ve hukuksuz bir şekilde emekli edilmeye devam etmiştir.

Bu süreçte hükümetin yapabildiği tek olumlu icraat resen emekli askerlerin emekli edilmelerini onaylayan kararnamelere “şerh koymak” olmuştur. Ordudan atılan askerlerin “bakın benim kararnameme şerh düşüldü” demesinin kendilerine hiçbir faydası olmamıştır. Sadece “Dostlar alışverişte görsün” misali, mağdurların yanındayım görüntüsü verilmiştir.

Nihayet 2010 referandumunda Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılması sağlanmıştır. Bundan sonra 6191 Sayılı kanun ile sadece YAŞ kararı ile ordudan atılan askerlere bazı özlük hakları verilerek emekli olma imkânı getirilmiştir. İşte arpa boyu yol gittiğimiz tek olay budur. Bunun haricinde asker ve sivil bütün 28 Şubat mağdurları gasp edilen hakları karşılığında zırnık dahi alamamışlardır.

Elbette hak arama çabası Ak Parti hükümetinin keyfine bırakılamazdı. Bu nedenle sivil toplum örgütleri kurulmuş özellikle de iktidardaki Erdoğan hükümetlerine baskı yapmaya devam etmişti. Nitekim on binlerde mağdur “28 Şubat Darbecilerine” dava açmıştı. Bunun sonucu ise ancak geçen yıl alınabilmiş ve darbeci generallerin hapse tıkılması ve rütbelerinin sökülmesi sağlanmıştı. Bununla yetinmeyen darbe mağdurları Kamu Denetçiliği Kurumu’na (KDK) müracaat ederek “sırf başörtülü” diye ordudan ve kamu kurumlarından atılan sayısız insan için olumlu karar çıkarmıştı.

Fakat Ak Partisine bakıp görün ki; bu kararların hiç birisi mağduriyetlerin giderilmesi için en ufak etki dahi yapmamıştı. Örnek olarak söylemem gerekirse eşi başörtülü diye ordudan re’sen emekliye ayrılan Yüzbaşı Bülent Demir, orduya geri dönme ve özlük haklarının iade edilmesi yönündeki KDK kararına rağmen hiçbir hakkını alamamıştır. Jandarma Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanması nedeni ile bu konuyu inceleyen Bakan Süleyman Soylu, kararın uygulanması yerine Demir’e kapının yolunu göstermiştir. Ne yazık ki; binlerce mağdurun bulunduğu Hulusi Akar’ın görev yaptığı Milli Savunma Bakanlığı ise hiçbir müracaatı kabul etmemiştir.

Fakat iş FETÖ örgütünün mağdur ettiği diğer askerlere gelince bu bakanların tutumu farklı olmuştur. FETÖ mağduru askerler göreve döndükleri gibi biriken maaşlarını üstelik manevi tazminatlarını dahi almışlardır.

Dindar insanların yıllar süren mücadelesi sonucunda haklarını alması için gereken hukuki yolları aşarak geldiği son noktada; Ak Parti hükümetinin inanılmaz derecede duyarsız ve haksız tutumu ile karşılaşmıştır. Elbette bu durumun sandığa yansıması da olacaktır. Çünkü halkımız dindar insanlara ikinci sınıf muamele yapıldığını bizzat görmüş ve müşahede etmiştir.

Şimdi yapılması gereken iş; Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin halkımız ile arasına ördüğü duvarları yıkarak yeniden 28 Şubat mağdurlarının yaralarının sarılmasına çalışmasıdır. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yaşanılan süreci gayet iyi bilmektedir. Zira kadük olan 28 Şubat mağduru askerler ile ilgili yasanın hazırlanmasında büyük emeği geçmiştir.

Silahlı kuvvetlerdeki huzuru bozan ve darbeci geleneği davam ettirmek isteyen bazı general ve amirallerin sözlerini dinlemek yerine; halkın ihtiyaçlarını göz önüne alıp gerekli yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması AK Parti’nin seçim kazanması için çok önemlidir. Aksi takdirde İstanbul ve Ankara’da yaşanan yerel seçim bozgununun tekrarlanması mümkündür, vesselam…