ABD’nin son 60 yılda yaptığı kötülükler saymakla bitmez. Fakat ABD’ye sadece bir defa etkili bir karşılık gösterdik. Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında Türkiye’ye karşı alınan “ambargo” kararına ABD üslerinin kapatılması ile cevap vermiştik. Bu konuda Milliyetçi Cephe Hükümeti yani Adalet, Milli Selamet ve Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri ortak karar almışlardı. Yoksa Başbakan Demirel, ABD’ye karşı çıkacak bir siyasetçi değildi. Zira Başbakan Demirel, Muavenetimizin vurulmasından sonra gerçek yüzünü göstermiş ABD’den bu” kaza” süsüyle işlenmiş cinayet karşılığında hiç olmazsa tazminat almayı dahi becerememişti.
Ülkemizi temsil etme sorumluluğu taşıyan diğer insanlar, siyasetçiler, bürokratlar hatta muhalefet yöneticileri de ne yazık ki etkili bir söz söyleyemediler. Çünkü en büyük düşmanımız olan ABD’den çok korkuyorlardı.
Muavenet adlı gemimizin vurulmasının ardından Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi ve faali meçhul cinayetler dönemi başladı. Bunların hepsinde ABD’nin parmağı olduğu kesindir. Eşref Bitlis Paşa’nın öldürülmesi olayında da kaza olmayacak şekilde önemli iddialar vardır. Orada şehit olan bir orgeneraldir. Fakat farklı bir paşadır zira ABD’nin planlarına vakıftı. Yoksa şehit edilmezdi.
Eşref Bitlis Paşa şehit edildiğinde medyanın niçin suskun kaldığını ABD’nin basındaki tetikçileri sayesinde anlayabiliriz. Burada bahsettiğimiz birkaç konu, kesinlikle komplo teorisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türk dış politika ve askerî politika sahasındaki acı verici, unutulmaz olaylardır. Bilmediğimiz olaylar ise çok fazladır.
Sonuçta ortada şehit olan askerler vardır. Birisi Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve biri Muhrip komutanıdır. Maalesef bu insanlar Amerika’nın kirli politikaları sonucu şehit edilmiş insanlardır. Ne yazık ki, bu acı cinayetler, ört bas edilmiştir. İşin kötüsü ABD, istediği hedeflere ulaşmış kaza sonucu bize eski buharlı gemileri vermiştir.
Daha önce almak istemediğimiz dokuz adet “Knox” sınıfı gemiyi alarak milyonlarca dolar ödedik. Ki bunların teknolojisi eskiydi. Biz dizel tahrikli “Perry” Klas gemilerden almak istiyorduk. İşte ABD silah sanayisinin oyunlarına kurban edilmiştik.
ABD’ye gemi alımıyla ilgili olarak giden Türk heyeti döner dönmez gemimiz vuruldu. Yani “Sen kim oluyorsun. Sen benim verdiğimi ancak alabilirsin. Senin söz hakkın yok” anlamına gelen bir baskı, bir gözdağı olayıdır. Muavenet ve Eşref Bitlis cinayetleri aynı ABD’li haydutlar tarafından yapılmıştır. Bu konunun üzerindeki örtünün çekilip açılması günümüzde meydana gelen olayları anlayabilmek için bir fırsattır.
Peki, Amerikan hükümeti Muavenet’in vurulması sonrasında sebep gösterilen askerlere ne yaptı?
Olayda yaralanan ve tazminat için mahkemeye başvuran subaylardan bir tanesinin verdiği bilgiye göre mahkemeden, Amerikalı subayların kariyerlerini meslekî yönden etkilemeyen sonuç çıkmıştır. USS Saratoga’nın Komutanı Albay James M. Drager ile saldırıdan sorumlu yedi subay mahkemeye sevk edilmeyerek sadece “disiplin cezası” almıştır.
Kısaca devlet olarak, millet olarak, iktidarda kim olursa olsun gösterilmesi gerekli olan tepki gösterilmedi. Bunun üzerine gözdağı verme olayı aşama kaydederek çuval geçirme olayına dönüştü ve bugünlere geldik.
Şimdi ise önümüzde tarihi bir fırsat geçmiştir. ABD’ye 60 yıldır yaptığı kötülüklerin karşılığı verilmelidir. Ne yapacağız savaş mı ilan edeceğiz?
Evet, ekonomik savaş ilan edeceğiz. ABD ile yapılmış anlaşmaları tekrar gözden geçirip karşılığında vermiş olduğumuz askeri üsleri kapatmak ve ikili anlaşmalardan doğan haklarımızı talep etmek zorundayız. Ayrıca F-35 meselesinde olduğu gibi ticari anlaşmaları keyfine göre yırtıp atmanın bir parasal bedeli vardır. Bunu kuruşuna kadar ödetmek zorundayız.
Bütün bu işlemler esnasında NATO’dan çıkmamıza gerek yoktur. Ülkemizin menfaatleri gereğince adım atmalıyız. Fakat Türkiye’ye karşı gösterilen düşmanca ve kalleşçe tutumların bir karşılığı olmalıdır.
Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki “aç canavara sevgi ile yaklaşmak onun iştahını açar”. ABD’ye karşı onurlu ve haysiyetli bir karşı duruş göstermezseniz çok daha kötü sonuçlara zemin hazırlamış olursunuz. Kritik aşama olan savunma sanayini güçlendirmek ve ABD’ye olan bağımlılıktan kurtulmayıbüyük ölçüde aşmış durumdayız.
Son tahlilde ABD’ye haddini bildirecek tek ülke Türkiye’dir. “Dünya beşten büyüktür diyerek” kafa tutan Cumhurbaşkanımızı bu konuda da desteklememiz gerekiyor. Tarihte yaşadığımız acı olaylardan ders alarak ABD ile ilgili politikalarımızı gözden geçirmek zorundayız, vesselam…