DÜNYA

ABD'nin Afrika'da yeni stratejisi: Joe Biden Angola'da ne mesaj verdi?

ABD Başkanı Joe Biden, Angola'yı özellikle enerji ve altyapı projeleri ile Batı odağında tedarik zincirlerinin önemli bir merkezi haline getirmeye çalışıyor. Angola’nın Çin’den ziyade Batı bloku ülkeleriyle işbirliğinde olması ABD açısından oldukça önemli.

SETA Dış Politika Direktörlüğünden Dr. Tunç Demirtaş, ABD Başkanı Joe Biden'ın halefi Donald Trump'a başkanlık koltuğunu devretmesine az bir zaman kala Angola'ya gerçekleştirdiği ziyareti kaleme aldı.

...

ABD Başkanı Joe Biden görev süresinin bitmesine 50 gün kala Angola'ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Biden'ın 2-4 Aralık'ta Angola’ya gerçekleştirdiği bu ziyaret aynı zamanda ABD başkanı seviyesinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olma özelliğine sahip. Bir ABD başkanı tarafından Afrika’ya yapılan en son ziyaret 9 yıl önce gerçekleşmişti.

Biden'ın görevi devretmeden Angola ziyareti ne anlama geliyor?

Biden’ın böyle bir zamanda gerçekleştirdiği Angola ziyareti, ABD’nin önümüzdeki süreçte Afrika politikasının ipuçlarını vermesi açısından önemlidir. Nitekim bu ziyaret Amerikan müesses nizamının Afrika’ya ilgisinin ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump yönetiminde de devam edeceğini ve uzun vadeli bir stratejiye oturtulması çabasını yansıtıyor. ABD dış politikasında Trump’ın önceki döneminde Afrika ile olan sınırlı angajmanının, yeni dönemde Çin ve Rusya’nın etkisini dengelemek amacıyla daha stratejik ve derinlemesine bir işbirliğine evrilmesi bekleniyor. Bu ziyaret, Trump dönemine yaklaşılırken ABD’nin Afrika politikasında hangi unsurların öncelikli olacağını gösteriyor. ABD bir yandan Afrika kıtasındaki ekonomik çıkarlarını korumayı hedeflerken diğer yandan Çin ve Rusya gibi küresel rakiplerin kıtadaki etkisini dengelemeye yönelik stratejilere ağırlık vermeye devam edecektir.

Biden’ın Angola ziyaretinde güvenlik ve ticaret odaklı ikili görüşmelerinin yanı sıra Lobito Koridoru Projesi, insani yardımlar ve enerji yatırımları temel gündem maddeleri olarak öne çıktı. Biden, Angola’yı özellikle enerji ve altyapı projeleri ile Batı odağında tedarik zincirlerinin önemli bir merkezi haline getirmeye çalışıyor. Atlantik’e kıyısı bulunan Angola’nın bu kapsamda Çin’den ziyade Batı bloku ülkeleriyle işbirliğinde olması ABD açısından oldukça önemli. Hatta birbirleriyle dilsel bağları bulunan, ortak kültürel geçmişe sahip olan ve geçmişte kolonyal bağlara sahip olan Angola, Brezilya ve Portekiz’in ABD ile Atlantik’te sahil koruma alanında bir angajman oluşturması mümkün olabilir. Kısacası Biden’ın Angola ziyareti ABD’nin Afrika’da var olacağını ve Amerikan müesses nizamının yeni yönetime bu bağlamda bir işaret verdiğini gösteriyor.

Lobito Koridoru’nun ABD açısından önemi

Angola, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Zambiya ve Tanzanya hattını birbirine bağlayan Lobito Koridoru, Hint Okyanusu ile Atlantik’i birbirine bağlayacaktır. Ancak bu projenin önemi göründüğünden daha büyüktür. Nitekim projeyle Çin’i dengelemenin ve Afrika’daki ticaret yollarını kendi kontrolünde tutma stratejisinin yanı sıra ABD şirketleri açısından hayati öneme sahip olan kobalt ve bakır gibi kritik minareller ve madenler de güvence altına alınmak isteniyor.

Yine bu koridorun yanı sıra daha geniş anlamda Angola, Namibya, Botsvana ve Zambiya gibi ülkelerden oluşan çok büyük bir alanı kapsayacak vahşi ve doğal yaşamı koruma alanı da bu proje ile birlikte öne çıkıyor. Henüz çok gündeme gelmese de elmas madeni bölgesi olarak öne çıkan bu bölge, Trump’ın ilgisini çekebilecek ekonomik getirisi yüksek kritik sektörlere hitap ediyor. Bu kapsamda Trump’ın Afrika’ya yönelik ilgisini canlı tutabilmek için Lobito Koridoru ve vahşi ve doğal yaşamı koruma alanı altındaki elmas yatakları son derece önemli görünüyor.

Gelecek yatırım planları

Biden’ın bu ziyareti, Afrika’da enerji ve altyapı projelerine yatırım yapmanın bir anlamda Çin ve Rusya’nın etkisini dengelemek için zorunluluk olduğunu ortaya koyuyor. 2025 itibarıyla ABD’nin Afrika’da daha fazla yer alması ve küresel güç mücadelesinin Afrika’nın çeşitli alt bölgelerinde daha yoğun şekilde yaşanması beklenebilir.

Elbette enerji yatırımları, kritik altyapı ve maden kaynaklarına ilişkin girişimler ve stratejik ulaşım yollarına ilişkin projelerin ortaya çıkması ile ABD’nin özel sektöründe yer alan şirketlerin kıta ülkelerine yatırımlarının artması söz konusu olacaktır. Bununla birlikte diğer Batılı ülkelerle oluşturulacak konsorsiyumlarla da ilgili ülkelere yatırımların artması beklenebilir.

Türkiye ile işbirliği potansiyeli

Türkiye ile ABD’nin kıtada işbirliği yapması kuvvetle muhtemel görünüyor. Zira Türkiye’nin Afrika politikası kıtada net olarak karşılık görüyor. Günümüzde birçok yabancı aktör Afrika’da jeopolitik amaçlarla bulunuyor. Ancak Türkiye, Afrika’da olduğu için jeopolitiğe bakıyor. Kısacası diğer aktörler için Afrika bir amaç iken Türkiye için ise bir stratejik fırsat alanı. Bu durum kıtadaki toplumlar nezdinde Türkiye'ye doğru toplumsal desteğin oluşmasına fırsat tanıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrika’da istenen ülke olması durumunun ABD açısından da önemli bir fırsat olduğu düşünülüyor. Bu bağlamda Trump döneminde ABD'nin Türkiye ile bölgesel işbirliğine alan açması beklenebilir.