İlk örnek; 11 Eylül 2001 Salı günü ikiz kulelerin bombalarla dikine olarak çökertilmesi esnasında iki bine yakın itfaiye erinin ölümüdür. İkiz kuleler ile birlikte üçüncü bir gökdelen daha dikine doğru çökertilmiş; etraftaki binaların zarar görmesi önlenmiştir. Fakat binalarda bulunan itfaiye erlerine bombaların patlatılacağı haberi verilmediği için acı bir şekilde ölmelerine sebep olunmuştur. Bu cinayete karşılık halktan küçük bir tepki gelmediğinin altını çizelim.
Zaten ABD’nin derin devlet veya paralel devlet yapılanmasının Dünya Ticaret Örgütünün gökdelenlerini uçurmasındaki asıl maksat yeni bir düşman meydana getirilme isteği bulunuyordu. Komünizmin çökmesi sonucunda hedef İslam Dünyasıydı ve yeni bir düşman meydana getirmek için itfaiye erleri ölüme gönderilmişti.
Bu itfaiye erlerinin aileleri bir gösteri yaparak işlenmiş cinayetin hesabını soramadılar. Çünkü Paralel Devlet Yapılanması her türlü önlemi almıştı ve itiraz edenleri bir şekilde ortadan kaldırıyordu.
İkinci örnek İnsanlı Ay Yolculuğu idi. Öyle ki 1969 yılında yapıldığı iddia edilen bu yolculuğun delilleri hiç çekinilmeden karartılmış sadece NASA tarafından stüdyolarda üretilmiş birkaç görüntünün izlettirilmesine imkan tanınmıştır.
Aradan 52 yıl geçtiği halde bugün hala insanlı Ay yolculuğu yapılamamaktadır. Çünkü Güneş radyasyonlarının insan bünyesine zarar vermeyecek şekilde kıyafet ve uzay aracı yapılması teknolojik olarak mümkün olamamıştır. 2024 Yılında yapılacağı iddia edilen “İnsanlı Ay Yolculuğu” ise propaganda malzemesi olarak kullanılmaktadır. Teknik olarak daha çok çabaya ihtiyaç vardır.
İşte böylesine korkunç bir yalan karşısında ABD halkı hiçbir cevap verememekte paralel Devlet Yapılanmasının propagandalarına boyun eğmektedir. Fakat yalanların birgün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Bu büyük skandalın içyüzü ortaya döküldüğünde ABD’nin dünyanın yüzüne bakacak hali kalmayacaktır.
Üçüncü örnek ise Pearl Harbour Baskınıdır. Japonların gerçekleştirdiği bu baskın ABD tarafından çok iyi biliniyordu. Nitekim son zamanlarda yapılan açıklamalarda 2. Dünya Savaşına ABD’nin katılabilmesi için halkı ikna etmek üzere böyle bir senaryo uygulandığı ifade edilmiştir. Gerçekten de Japonya saldırı için ağır bir ekonomik ambargoya maruz bırakılmış ve sonunda plan başarı ile icra edilmiştir.
ABD, 1. Dünya Savaşında olduğu gibi binlerce insanını bu 2. Dünya savaşında da kaybetmiştir. Kabul edilemez olan husus ise baskın bilindiği halde sırf savaş propagandası için üsteki askerlere haber verilmemesidir. Uçak gemileri gizlice kaçırılmış fakan binlerce ABD deniz piyadesinin öldürülmesine göz yumulmuştur.
Fakat ABD halkı sığır sürüsü gibi propaganda ile güdülmüş ve kimsenin sesi çıkmamıştır. İki yüzyıl öncesinde de durum böyleydi. Beline tabancasını takan her türlü gasp ve talanı gerçekleştiriyordu. “Vahşi Batı” başlığı ile gösterilen kovboy filmleri bu dönemi değişik bir propaganda usulü ile anlatmaktadır.
Silah ve petrol endüstrisi paralel Devlet Yapılanmasının kontrolünde büyük vurgunlar vurmuş halende devam etmektedir.
Vietnam savaşı, Irak lideri Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırarak sonrasında Irak’ın petrol gelirlerine el koyulması, Türkiye ve diğer ülkelerde askeri darbeler yapılması alt alta dizilince ABD’nin Paralel Devlet Yapılanmasının ne kadar büyük günahlar işlediği daha rahat anlaşılacaktır. Fakat bunlar buzdağının sadece görünen yüzüdür.
Bugüne kadar işlenen suçlardan dolayı bu paralel devlet yapısına ne bir ABD vatandaşı ve ne de bir mağdur ülke vatandaşı hesap soramamıştır. Türkiye’de olduğu gibi bu paralel unsurların yargı önüne çıkıp hesap vermesi biraz zor görünmektedir. Sığır çobanları tarafından insanları hayvan gibi güden ABD derin devlet unsurları bu güçlerini muhafaza ettiği sürece; bunun önüne geçilmesi çok zordur.
Umarım 6 Ocak 2021 tarihinde meydana gelen ayaklanma hareketi bir başlangıç olur. ABD halkı, kendisini hayvan gibi güden faşist yöneticilerin etkisinden kurtularak gerçekten de iddia edildiği gibi özgürlüğün beşiği olur. Lakin bunun kısa bir zamanda gerçekleşeceği ümidini taşımıyorum.
Benim beklentim “Allah’a kul olan insanlara kulluk” etmez anlayışındaki Müslümanların hürriyet ve özgürlükler konusunda “asrı saadet” döneminde olduğu gibi bir devlet yapılanması meydana getirmesidir. Bu konuda Türkiye’nin çok önemli birikimleri ve tecrübeleri vardır. Asırlar boyu insanlık alemine barış ve huzuru getiren atalarımız gibi bu vatanın evlatları da hürriyet ve özgürlüğü en güzel şekliyle yaşayarak insanlığa tekrar örnek olabilir, vesselam…