ACIYI YAZMAK


Hergün sıradanlaşan adeta savaşa sürüklenmesi istenen birülke, yaşanan onca ölüm, ocaklara düşen ateş ve kaos varken.. Ne yazmalı, neyi yazmalı, nasıl yazmalı?

Gözü yaşlı bağrı kanayan anaları mı, ocağı sönmüş eşleri mi, yetim kalmış yavruların feryadını mı? Hani deriz ya hep, empati yapmak… Empati yaptığımda bu yaşıma rağmen annesiz, babasız düşünemezken kendimi.. Evladımın tırnağına bile zarar gelse ölürüm diyen ben, nasıl koyarım ki onların yerine kendimi… Bir  yavrunun BABA DİYE KİME BABASI GİBİ SARILACAĞINI, KİMİN ANNESİ GİBİ, BABASI GİBİ BİR ÇOCUĞU SEVECEĞİNİ HİÇ DÜŞÜNDÜK MÜ?  Mümkün değil ateş düştüğü yeri yaktı geçtii ve gitti.. Biz sadece üzüldük ve üzülmekle kaldık…  Oysa gidenin geride bıraktıkları ömrü boyunca silinemeyecek acı hatıralarla yaşamak zorunda..Bizim iki dakika ekranlarda izlerken tahammül edemediğimiz durumla onlar yaşamak zorunda.. Düşünsenize; çok sevdiğimiz birinin tabutunun başındayız ve birazdan üzerine toprak atılacak ve herkes evine gidecek, sen gitmekle kalmak arasında bocalar duracaksın kabrin başında. Sanki onu da oradan alıp gitmek ister gibi, bırakıp gidemeyeceksin… Gitsen de zaten seninle ömür boyuu gelecek acıların vardır artık içinde..Allah bu durumda olan herkese Sabırlar versin..Çok üzgünüm elimden bişey gelemediği için.. Bazen bütün bunlar olurken keşke bunları göreceğime ölsem diyorum….
………………………………….
Ne güzel demiş şair burada; tam da babası ölen, annesi ölen birinin neler hissettiğini.. Bu şiirin bazı mısralarını aldım ben;
BABALAR GÜZELİNE MERSİYE

Gittin; dünya bir kafes, devâ mahpus, söz ketum 
Gittin; çekildi suyu can nehrinin; kaldı kum 
Bu gün hüznün hayale kuyu kazdığı gündür 
Bu gün kederden sabrın bile bezdiği gündür 
Rüzgâr, yağmur ve güneş seni meczup sanardı 
Şimdi yansın kapılar, pencereler kırılsın 
Vadiyi sel götürsün, dağ ikiye yarılsın 
Öncü bir kıyametten geçtiğin ândı ölüm 
Sen rüyadan uyandın; senden uyandı ölüm 
Bu gün kardelenlere kanın sızdığı gündür 
Zamanın ezberini yine bozduğu gündür 
Bu mezar taşı kime ne söylüyor; bu yıldız 
Bu gök, yaralı bulut, çâresizlik; bu ıssız 
Ülkenin hangi dağı, ovası şimdi benim 
Seninle sessizliğin koynuna girdi tenim 
Âh kırılan ellerim, ah çürüyen kanlı göz 
Bir cefâ girdabında dalgalanıp yandı öz 
Sokak garip; münzevi bir rüyada şimdi ev 
Hicrana varan yolun her köşesinde serap 
Şehir şehir ürperiş, ülke ülke ıstırap 
Bu gün bir kelebeği dağın ezdiği gündür 
Bu gün kalemin “eyvah” diye yazdığı gündür 
Nurullah GENÇ

Bütün bunlar olurken diğer taraftan işlerimiz, yememiz, içmemiz kısacası hayatımızın günlük akışınının devam etmesi  gerekiyor elbet.. Gerekiyor ki, yıkılmayıp ayakta durduğumuz görülsün,  bizim değil, bu duruma düşürenlerin moralleri bozulsun..Yüce Allah’tan dilerim; bir an önce bu kara günler gelip geçsin, güzel ülkemiz için kazılan kuyulara kendileri düşsünler…Ve temizlensin ülkemiz bu pisliklerden, Vatan hainlerinden..

BU VATAN İÇİN ÖLENLER YETMEZSE, HEPSİNİN YERİNE BEN DE ÖLÜRÜM DİYEN MİLYONLARCA ‘TÜRK’ VAR, BUNU TÜM DÜNYA BÖYLE BİLSİN..

Sevgiye Kalın..