Afrika, binlerce yıllık gelenek, efsane ve ruhani pratiklerin hayat bulduğu bir kıta. Bu derin kültürel miras, yalnızca sözlü anlatım veya ritüellerde değil, aynı zamanda müziğin büyüleyici tınılarında da kendini gösterir. İşte bu noktada, Afrika’nın iki kadim enstrümanı olan mbira ve goje devreye giriyor. Bu çalgılar, Afrika’nın ruhunu taşıyan, geçmişi bugüne, bugünü geleceğe bağlayan birer kültürel köprü niteliğinde.
Mbira: Başparmakların dansı
Mbira, Zimbabve’den Malavi’ye hatta Kalahari Çölü’ne kadar geniş bir coğrafyada bilinen ve sevilen bir enstrüman. Genellikle "başparmak piyanosu" olarak anılan mbira, ahşap bir platform üzerine monte edilmiş metal tuşlardan oluşur. Her iki elin başparmağıyla çalınan bu enstrüman, çıkarılan seslerle dinleyiciyi âdeta bir ruhani yolculuğa çıkarır. Mbiranın melodileri, dinî ayinlerden düğünlere, sosyal toplantılardan hasat törenlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede yankılanır. Onun sesinde Afrika’nın derin tarihi, zengin kültürü ve güçlü geleneklerinin izleri vardır.
Mbira, sadece bir müzik aleti değil, aynı zamanda bir kimliktir. Özellikle kırsal bölgelerde, geleneksel müziğe ve dolayısıyla mbiraya olan bağlılık hâlâ çok güçlüdür. Şehirlerde, teknolojinin ve modern hayatın etkisiyle unutulmaya yüz tutmuş olsa da köylerde ve küçük yerleşimlerde bu çalgı, topluluğun ruhunu beslemeye devam ediyor. Mbiranın sesini duyan biri, sadece bir melodi değil, aynı zamanda bir halkın hikâyesini de duyar.
Goje: Ruhların dili
Batı ve Orta Afrika'nın kalbinde yer alan bir diğer enstrüman ise gojedir. Bu çalgı, mistik ve büyüleyici bir yapıya sahiptir. Gövdesi su kabağından yapılan goje, üzerine gerilen kertenkele veya yılan derisiyle örtülür. At kılından yapılan tel ve çubuğu, enstrümana hem fiziksel hem de ruhani bir derinlik kazandırır. Goje, bir müzik aleti olmanın ötesinde, bir şifacıdır. Kamerun’dan Nijerya’ya, Togo’dan Benin’e kadar geniş bir coğrafyada, düğünlerden cenazelere, dinî ritüellerden sosyal etkinliklere kadar birçok törenin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Gojenin sesi, sadece kulaklara değil, ruha da hitap eder. Afrika'nın birçok yerinde bu enstrümanın, hastaları iyileştirdiğine, ruhları yatıştırdığına inanılır. Hastalık durumlarında, şifacı ruhları çağırmak için goje çalınır ve bu ruhların, onları iyileştirdiğine inanılır. Gojenin bu mistik özellikleri, onu, sıradan bir müzik aletinden çok daha fazlası yapar. Sahel ve Orta Afrika ritüellerinde, gojenin sesinin ruh dünyasıyla iletişim kurduğu düşünülür. Bu inanç, enstrümanı hem saygıdeğer hem de kutsal bir konuma yerleştirir.
Her iki enstrüman da, sadece birer müzik aleti değil; birer hikâye anlatıcısı, şifacı ve kültürel muhafızdır. Onların tınıları, Afrika’nın ruhu, tarihi ve kimliğini bugünden yarına taşıyan birer ezgidir. Bu kadim çalgılar, insanları geçmişle bağ kurmaya, geleneklerini hatırlamaya ve kültürel kimliklerini korumaya davet ediyor. Şehirlerin kaosu ve modern dünyanın hızı içinde bile mbira ve gojenin yankıları, Afrika’nın gerçek kimliği ve ruhunu yaşatmaya devam edecek.