Aile, Toplumun Temeli; Cinsellik, Bilimsel Bir Gerçeklik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı son konuşma, dünya için büyük bir öneme sahipti. Erdoğan, bu platformda sadece Türkiye için değil, tüm insanlık için hayati önem taşıyan küresel sorunlara dikkat çekti ve çözüm için iş birliği ve dayanışma çağrısında bulundu.

Ancak konuşmanın belki de en dikkat çekici yönlerinden biri, son yıllarda kadim değerlere yönelik artan saldırılara verdiği önemdi. Modernlik ve özgürlük adı altında, bazı kesimler tarafından ailenin sorgulandığı ve zayıflatılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Aile, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal yapısını tehdit eden bu saldırılara karşı çıkılması gereken bir temel değerdir.

“Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesine sahip çıkmak insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir” diye tüm dünyaya seslenen Erdoğan, aileye sahip çıkmamızın sadece bir görev değil, aynı zamanda insani bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

Erdoğan'ın bu konudaki endişelerine bilimsel bir bakış açısı getirirsek, kimlik tercihi konusunda bilim dünyasının görüşleri net ve açıktır. Bilimsel verilere göre, kimlik doğuştan gelir ve kişinin kendini nasıl tanımladığı, biyolojik cinsiyetiyle uyumlu olur. Bu, yıllarca süren araştırmalar ve bilimsel gözlemler sonucunda elde edilen kesin bir sonuçtur. Ancak son yıllarda bazı kesimler, bu bilimsel gerçeği modernlik ve özgürlük adı altında sorgulamaya ve değiştirmeye çalışmaktadır.

Cinsel kimlik tercihi adı altında özendirme ve modalaştırma çabaları, bilimsel gerçeklerle çeliştiği için endişe yaratmaktadır. Bu tür çabalar, bilime ve yardılışa ters düşmektedir. İstisnai durumlar elbette olabilir, ancak bu durumların genelleştirilmesi ve topluma dayatılması ne bilimsel ne de ahlaki bir temele dayanmamaktadır. Ayrıca “özgürlük” kavramıyla da ilişkilendirilemez.

Sonuçlarına gelince, bu tür özendirme ve modalaştırma çabalarının aile kurumunu zayıflatabileceği ve toplumların temel değerlerine zarar verebileceği endişesi tüm dünya tarafından taşınmaktadır. Aile, bir toplumun en küçük birimi olarak büyük bir öneme sahiptir. Aile içindeki denge ve yapının sarsılması, toplumun genel istikrarını ve refahını olumsuz etkileyebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşması, aile ve lik konularında önemli bir perspektif sunuyor. Aile, toplumun temel taşıdır ve lik, bilimsel bir gerçekliktir. Bu değerlere sahip çıkmak, daha sağlıklı ve dengeli toplumlar inşa etmemize yardımcı olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu önemli konudaki vurgularını takip etmek, daha iyi bir gelecek için adım atmamıza vesile olabilir. 'Aile, Toplumun Temeli; Cinsellik, Bilimsel Bir Gerçeklik' ilkesi, insanlığın ortak değerleri arasında yer almalıdır. Bu ilke, toplumlar arasında daha fazla dayanışma ve iş birliği için bir temel oluşturabilir. Bu nedenle, bu değerlere sahip çıkmak hepimizin sorumluluğundadır.