Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi

Çocuk eğitimi ailede başlar, okul içinde ve dışında yapılan eğitim ve öğretimle birlikte yaşam boyu devam eder. Eğitim okulla başlayıp okulla biten bir etkinlik değildir. Eğitim, insan hayatının tümünü kapsayan bir değişme ve gelişme sürecidir. Eğitimin amacı, iyi ve olgun insan yetiştirip, yeni nesli hayata ve istikbale hazırlamak olmalıdır.

Çocuğa verilecek ilk ve en iyi terbiye, aile ocağında başlar; okulda gelişir ve toplumda yaygınlaşır. Çocuk eğitiminde aile çok önemlidir. Huzurlu ve sağlıklı iletişim ortamı olan bir aile, çocukların eğitimi ve gelişimi için çok iyi bir yerdir.

Aileden sonra okul, çocuğun ilk temel toplumsallaşma kurumu niteliği taşır. Çocuk okula başladığında çevresinde uyulması gereken kurallarla, özümsemesi beklenen bilgileri bulur. Okula başlamak; çocukların hayatında, duygu ve davranış dünyalarında önemli bir dönüm noktasıdır.

Bu süreç, çocukların dünyasından bakıldığında sıradan bir iş değildir. Bazı çocuklarda önceden yerleşmiş bir okul korkusu olabilir. Çocukların bu yoldaki uyumsuz ve isteksiz davranışları büyükleri tedirgin etmektedir. Bu geçici ve düzelebilir bir durumdur.  Sabırlı olmak en doğru yaklaşımdır.

Herhangi bir okul öncesi kurumuna giden çocukların ilköğretime daha kolay uyum sağlaması, beklenen bir durumdur. Ancak onlar için de bu başlayışın değişik heyecanlar uyandıracağı kesindir. Anne-babaların böyle bir süreçte çocuklarının yanında oldukları güvenini onlara hissettirmeleri önemlidir. Onlara özellikle ilk haftalarda rehberlik etmeleri gerekir. Okul, çocuk için isteyerek gidilen, sevilen bir kurum olmalıdır.  Bu büyük ölçüde ailenin tutumuna bağlı olduğu kadar öğretmenin çocuğa karşı davranışı ile de ilgilidir.

Çocuklarımızın hayatta başarılı olmaları için okuldaki başarısı genelde bir anahtardır. Ders başarılarını sağlamalarında ise ana-babaya birçok görev düşmektedir. Çocuğumuzu planlıca istikrarlı çalışmaya, ev ödevlerini aksatmamaya alıştıralım. Düzenli olarak çalışması için zaman ayıralım, buna teşvik edelim. Bu konuda kararlı, güvenli ve sevecen tutum takınalım. Notları yükseldikçe, okuluna bağlandıkça kendine güveni artacak, yeterlilik hissi uyanacaktır. Şunu da unutmayalım; çocuğumuza sevgiyi okul başarısına bağlamayalım.

Ona söyleyeceğimiz sevgi sözlerini,  şefkatli bir sarılmayı ve ona duyacağımız hayranlığı sene sonunda getireceği notlara bırakmayalım. Sevgiyi ve doyumu çocuğumuza her gün vermeye çalışalım. Çünkü hayatı seven, kendisiyle ve çevresiyle barışık, inançlı, ahlaklı bir insan yetiştirmek ailemize ve ülkemize en büyük hediyedir. Okuldaki başarının günümüzdeki en önemli göstergelerinden biri bir öğretim döneminin sonunda öğrencinin konularla ilgili olarak gösterdiği çaba ve gelişmeyi gösteren karnedir.

Ailelerin, okuldaki eğitim-öğretimin çocuğa kazandırdıklarının bütününe değil; aldığı notlara değer vermeleri, “karne zamanı”nı bazı çocuklar için kâbusa dönüştürebilmekte, çocukla aile arasında bu yüzden tatsız, istenmeyen olaylar yaşanmaktadır. Hatta bu konuda çok sert ve katı tutum içinde olan ailelerde, karne zamanlarında bazen okuldan, evden kaçmalara, hatta intiharlara bile rastlanmaktadır. Anne-baba, çocuğun karnesini görmeden önce herhangi bir yorumda bulunmamalıdır. “Karnende zayıf olursa eve gelme!”, “zayıfın olursa sana tatil yok!” gibi cümleler sarf etmek çocuğun kişilik gelişimini zedeleyecektir.

Bu yanlış yaklaşımlar yerine “karneni al, ailece bir değerlendirmede bulunuruz yavrum” şeklinde, ne olursa olsun, onu sevdiğinizi ve yanında olduğunuzu hissetmesini sağlayacak ifadeler kullanmalısınız. Çocuğunuzun yaşama sevinci ve hayatı yorumlayışı, özgüvenli ve özsaygılı bir birey olması, sosyal ilişkilerdeki başarısı ve sağlığı, karne başarısından çok daha önemlidir.

İlkokul birinci sınıfa başlayan çocuğa ilk sorumuz  “ne olacaksın?” sorusudur! Eğitimin sadece meslek seçmek ve para kazanmak olarak algılandığı bir memlekette kaliteli insanlar yetiştiremezsiniz. “Oku, iyi insan, iyi bir Müslüman ol” yerine “oku çok para kazan” anlayışı getirilmiş ve hedefi sadece para kazanmak olan, kendi egolarının tatminini sağlamak için çalışan ve sadece kendini düşünen bir nesil yetiştirirsiniz.

İnsanın yaratılış gayesi Allah’a kulluk yapmaktır. Anne-babalar çocuklarının  dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu  olmalarını istiyorlarsa, onları maddi ve manevi olarak iyi bir şekilde yetiştirmelidir. Bunun için de çocuklarına hayatın anlamını ve hayatın anlamlandırılması gerektiğini öğretmelidirler

Hayatı anlamak; yaratılış gayesini  bilmekle olur. Hayatı anlamlandırmak ise; yaratılış gayesine uygun yaşamakla, yani Allah’a kulluk yapmakla, iman, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmakla mümkündür. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa ‘kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır” (Nûr, 24/52) İslâm’ın en temel gayelerinden birisi, insanın hayatını anlamlı kılmaktır.

Günümüzde çocukların ve gençlerin bilgisayar ve internetle olan ilişkisi, çağımızın gereği olarak kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu sebeple hem kendinizi, hem de çocuğunuzu bilgisayar kullanımı konusunda disipline etmek ve yapılacakları planlamak gerekir. Cansız hiçbir şey kendi başına ne faydalıdır ne de zararlı. Fayda veya zararı sizin onu nasıl kullandığınıza bağlıdır. Bu nedenle internet kullanımına çok dikkat etmeliyiz. Bilgisayar, internet, twitter, instagram, tiktok ve facebook bağımlılığı, televizyon, cep telefonu gibi durumlar, günümüz çocuk ve gençlerin temel sorunları olarak görülmektedir.

Anne ve babalar bu sorunlara karşı çocuklarını korumak için gereken tedbirleri almalıdır. Çünkü çocuklar geleceğimizin teminatıdır. Ailede ve okulda çocuğa din ve ahlak eğitimi mutlaka verilmelidir. Çocukların iyi bir şekilde yetişmesi için ailede ve okulda maddi ve manevi ne gerekiyorsa o yapılmalıdır.