Ailenin Temel Kuralları

İslâm’ın önemsediği en önemli kurumlardan bir tanesi aile kurumudur. Bu kurumun sağlıklı yürümesi için bir takım temel prensiplerin olduğu muhakkaktır. Müslüman aile yapısı, belli kurallar üzerine kurulmuştur. Bu kuralları şöyle ifade edebiliriz:

1. Aile hayatı, Allah’ın bir emri olarak yürümelidir. Aile, yalnız bu dünyaya ait bir kurum değil, âhirette de daimi bir birliktelik şeklinde ele alınmalıdır,

2. Aile hayatında inanç, ibadet ve ahlâk anlayışına öncelik verilmelidir,

3. Ailede sevgi ve güven esas alınmalıdır. Aile yuvasında temel kural, karşılıklı sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygıdan yoksun olan aile bireylerinin mutlu olmaları mümkün değildir,

4. Eşler her ne şartta olursa olsun birbirlerine destek olmalıdırlar,

5. Ailede, aile büyüklerine ve akrabalarına karşı bir ilgi ve bir saygı oluşturulmalıdır,

6. Eşler çocuk eğitimi için çok iyi hazırlanmalıdırlar. Çocuk eğitimi bilimsel ve tecrube ihtiva eden bir yaklaşımla yapılmalıdır,

7. Mutlu ve uyumlu bir evlilikte, her iki eşinde açıdan memnun ve tatmin olmuş olmaları gerekir,

8. Ailede açık ve şeffaf olunmalıdır.  Çifler birbirlerinden hiçbir şey gizlememelidir. Yani iletişim düzenli yürütülmelidir. Birbirlerini anlamaları ve problemlerini, üzüntü ve sevinçlerini birbirleriyle paylaşmaları büyük önem taşır. Aile fertlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi için, direkt ve açık bir iletişim şarttır,

9. Çocukların hayata mânevî boyut katmaları çok önemlidir.  Bu yüzden birlikte yapılan ibadetler, duâlar; bayram ve kandillerin kutlanması ihmal edilmemesi gereken fırsatlardır,

10. Aile üyeleri zaman zaman geziye, pikniğe çıkmalı, konferans gibi sosyal ve sanatsal etkinliklere katılmalıdır,

11. Aile fertleri,  ev işlerinde sorumluluk almalıdır. Ev işlerinde ebeveyinlerin birbirlerine destek olmalrı ne kadar gerekliyse, çocuklara da belli bir sorumluluk vermek o kadar gereklidir. Çocuklara evle ilgili sorumluluklar ne kadar erken verilirse, sorumluluk duygusu o kadar erken gelişir. Aile hayatında ne kadar düzenli kurallar oluşturulup, uygulnırsa, ailede o ölçüde düzenli, mutlu bir hayat oluşur,

12. Temiz olmak,

13. Tertipli olmak,

14. Güzel görünmek,

15. Kimseyi rahatsız etmemek,

16. Aile sırrını gizlemek,

17. İstikrarlı bir ilim ve ibadet hayatını gerçekleştirmek,

18. Yaşantıda iktisadı prensip edinmek,

19. Nazik ve görgülü olmak,

20. Sağlığa özen göstermek,

21.  Düzenli spor yapmak,

22. Aileyi hertürlü bozulma ve zarara karşı korumak,

23. Komşuya iyilik, misafire ikram ve akrabayı ziyaret etmek…

24. Bir ailede var olan her bireyin varlığı bağımsız bir şahsiyet olarak tanınmalıdır. Bunun zıddı fark edilmezlik ve aldırmazlıktır,

25.  Değer duygusu:  Her insan bir dünyâdır ve kendi başına bir değeri vardır.  Bu sebeple  aile bireyleri birbirlerine gereken değeri vermelidir,

26. Emniyet/Güven duygusu: Aile fertleri âile içerisinde kendilerini güvende hissetmelidir,

27. Sorumluluk duygusu: Ailede sorumluluk duygusunu öğreten başöğretmen babadır. Baba, öncelikle kocalık duygusunu yerine getirerek eşine örnek olmak durumundadır. Ana-baba arasındaki karı-koca sorumluluğu temeline dayalı ilişki, çocuklara da sirâyet edecek, birbirlerine karşı sorumluluk duygusu taşıyan eşler, çocuklarına karşı ana-babalık sorumluluğunu yerine getirmekte zorlanmayacaklardır.

28. Paylaşma ve dayanışma duygusu: Aile içerisinde paylaşma ve dayanışma duygusu varsa, âile bireylerinin hayat içerisinde karışlaştıkları tüm zorlukları, aileyle birlikte aşacaklarına olan inançları pekişir.

29. Mücâdele duygusu: Akıllı bir âile yönetimi, mahrûmiyeti nimete dönüştürmeyi bilir. Evet, mahrûmiyet nimettir. Çünkü o ailede bulunan bireyler, özellikle de çocuklar hayatın acı, keder ve sıkıntılarına karşı mücâdele etmeyi bu sâyede öğrenirler. İyi bir ana-baba, çocuğuna hiç sıkıntı tattırmayan ana-baba değildir; aksine çocuğuna hayatta karşılaşabileceği zorluklara karşı direnmeyi, yani sabrı ve mücâdeleyi öğretendir.

30. Mutluluk duygusu: Aile mutluluk ocağı olmalıdır. Eşler birbirlerine verdikleri değer, sevgi ve saygıyla mutluluğun ağacını dikmeli, çocuklar da bu mutluluğun meyveleri olmalıdır. Çocukların varlıkları, sağlıkları, başarıları, bu meyvenin çekirdeğinin tekrar fidana dönüşmesi anlamına gelir.