Türkiye, 1980 Askeri Darbesi'nin bir ürünü olan 1982 Anayasası'nı kullanıyor. Anayasanın tamamen sivilleşmesi ve yeni bir anayasa yapılması için ise toplumun farklı kesimlerinden açıklamalar gelmeye devam ediyor.
HAYATİ YAZICI'DAN ANAYASA AÇIKLAMASI
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanı Hayati Yazıcı, partisinin Siyasi ve Hukuk İşleri Başkanlığı'nca ikincisi düzenlenen "Yeni Anayasa Çalıştayları" çerçevesinde meslek kuruluşları, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Yazıcı, AK Parti olarak ‘Yeni Anayasa Çalıştaylarının’ ikincisini bugün gerçekleştirdiklerini belirtti.
“KABUL EDİLDİKTEN BİR SÜRE SONRA TARTIŞILDI"
Yazıcı, çalıştayda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin sivil bir anayasa yapmasının zorunluluk olduğunu belirterek, “12 Eylül darbesinin ardından hazırlanan 1982 Anayasası kabul edildikten kısa bir süre sonra tartışılmaya başlanmış ve henüz on yıl geçmeden çok sayıda yeni anayasa girişimi ortaya çıkmıştır. Siyasi partiler, üniversiteler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve meslek kuruluşları anayasa taslakları hazırlamış, Anayasa Uzlaşma Komisyonları kurulmuş ancak yeni anayasa yapımında başarıya ulaşılamamıştır. Burada temsilcileri bulunan sivil toplum örgütleri, daha 1990’lı yılların başından itibaren yeni anayasa konusunda çok sayıda çalışma yürütmüş ve anayasa önerileri hazırlamıştır. Bunların hepsi arşivlerde yer almaktadır." şeklinde konuştu.
"ZORUNLULUK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"
22 yıllık iktidarları boyunca 12 Eylül rejiminin izlerini silmek, siyasal sistemi vesayetten arındırmak, demokrasii güçlendirmek, özgürlükleri daha güvenceli hale getirmek ve adaleti tesis etmek adına anayasa reformlarını hayata geçirdiklerini aktaran Yazıcı, "Ancak bütün bu düzenlemelere rağmen hala Türkiye’nin yeni ve sivil bir anayasa yapmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
"MİLLET İRADESİ VE DEVLETİN TEMSİLCİLERİ DIŞLANARAK HAZIRLANDI"
1982 Anayasası'nın askeri bir darbeden sonra millet iradesi ve milletin temsilcileri dışlanarak, darbecilerin öncelikleri doğrultusunda hazırlandığını hatırlatan Yazıcı, şunları kaydetti, “AK Parti’nin ‘sivil anayasa’ önerisi, içeriği yanı sıra hazırlanma yöntemi olarak da demokratik ve temelinde millet iradesi olan anayasa önerisidir. Hazırlanma yöntemi meşruiyeti açısından da önemlidir. Bu nedenle millet iradesinin ürünü olmayan mevcut anayasanın yerine halkın ve temsilcilerinin en geniş katılımı ile bir anayasa yapılmalı ve yürürlüğü sağlanmalıdır.”
“TÜRKİYE'NİN İKİNCİ YÜZYILINA YAKIŞAN ANAYASA"
Yazıcı, 1982 Anayasası'nın bütün değişikliklere rağmen hem psikolojik ve sembolik olarak hem de gerçek anlamda 12 Eylül darbesinin izlerini taşıdığını vurgulayıp, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Türk milleti 2010 Anayasa Referandumu ile 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının önünü açmış ve Türk yargısı darbecileri yargılayıp mahkum etmiştir. Bundan sonra siyaset kurumuna düşen görev, yargılanıp mahkum edilen darbecilerin hazırladığı bu anayasayı kaldırmak ve uzlaşma içerisinde Türkiye’nin ikinci yüzyılına yakışan bir anayasa yapmaktır."
"ZARURET HALİNE GELMİŞTİR"
1982 Anayasası'nın farklı dönemlerde farklı Meclis çoğunlukları tarafından yapılan değişikliklerle sistematik bütünlüğünü, dil ve terim uyumunu, kavramsal bütünlüğünü kaybettiğini belirten Yazıcı, sözlerine şu satırları, “Bu nedenle anayasa değişikliği yerine beyaz bir sayfa açılarak yeni bir anayasa yapılması bir zaruret haline gelmiştir. Türkiye’ye ve Türk demokrasisine yakışmayan darbe mahsulü anayasaya karşılık Türk milletinin ve siyaset kurumunun insan onuruna dayanan, tamamen özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa hazırlayacak iradeye ve birikime sahip olduğuna inanıyoruz. Günümüzde yeni anayasa yapımına engel olacak anayasal vesayet kurumları yok. Bu nedenle herhangi bir ön koşul ileri sürmeden bütün siyasi partilere, kurucusu millet olan, sivil ve kuşatıcı bir anayasa ile buluşturma çağrımızı tekrar ediyor, bu hedefe varmak üzere çalışmalarımızı kararlı ve planlı bir şekilde sürdürüyoruz."
"DÜNYADA DEMOKRASİ İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ GERİLİYOR"
Dünyada demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin gerilediğini aktaran Yazıcı, "Uluslararası hukukun, kurumların ve kuralların hiçe sayıldığı, dünyanın gözleri önünde soykırım suçlarının işlendiği bir dönemdeyiz. Yakın çevremizden bazı devletlerin bütünlüğünü yitirdiğini ve iç savaşlarla boğuştuğunu, bazılarının ise nükleer silah kullanma tehdidinde bulunduğunu görüyoruz. Tehditlerin, fırsatların ve risklerin her alanda kendini gösterdiği bir dönemde iç cephemizi tahkim edecek, Türkiye’mizi ve milletimizi tarihin öznesi yapacak atılımlar için yeni bir ‘toplum sözleşmesi’ yapmaya kararlıyız." diye konuştu.
“SON SÖZÜ MİLLETİN SÖYLEDİĞİ BİR YÖNTEM KULLANILMALIDIR"
Yazıcı, “Anayasa yapımında bizim önerimiz, dünyadaki demokratik anayasa yapım tecrübelerinden ve ülkemizin 150 yıllık anayasa birikiminden faydalanarak milletle başlayan ve milletle biten, ilk sözü de, son sözü de milletin söylediği bir yöntemin kullanılmasıdır. Bu konuda odak noktamız ‘millet’tir. Önce milletimizin taleplerinin gerek bireysel olarak gerekse temsilcileri olan sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplanması, sonrasında Mecliste partilerin en geniş katılımıyla bir taslak hazırlanması, Genel Kurul müzakeresi ve son aşamada bu taslağın referandumla tekrar halkımızın onayına sunularak sürecin tamamlanması gerektiğine inanıyoruz." ifadelerine yer verdi.
“YÜZDE YÜZ KATILIM İLE YAPMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Anayasanın yapımına ne kadar geniş bir katılım olursa meşruiyetinin o kadar güçlü olacağını aktaran Yazıcı, “Şüphesiz 85 milyonluk bir ülkede bütün vatandaşların yüzde yüz katılımı ile bir anayasa yapmak mümkün değildir. Ancak toplumun mümkün olan en geniş katılımını sağlamak öncelikli hedefimiz olacaktır. Bunu gerçekleştirirken milletimizin örgütlü temsilcileri olan meslek kuruluşları, sendikalar ve sivil toplum örgütlerimizin vereceği katkı, üstlendiği rol bize göre çok önemlidir. Sivil toplum örgütleri bir taraftan yeni anayasa fikrinin toplumsallaştırılmasını ve milletimizin gündeminde yer edinmesini sağlayacak, diğer taraftan ise toplumsal taleplerin yeni anayasaya taşınmasının imkan ve fırsatını oluşturacaktır. Dolayısıyla sivil toplumun katkısı ve desteği, yeni anayasanın meşruiyetini daha da güçlü kılacaktır. Bu sebeple bugün ülkemizdeki en geniş tabana sahip sivil toplum örgütlerimizin değerli başkan ve temsilcileri ile yapacağımız bu çalıştayı çok önemsiyoruz. Bundan sonraki aşamalarda da sivil toplumun her türlü katılımının artarak devam etmesini ümit ediyoruz. AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı olarak geçen ay başladığımız ve bugün ikincisini yaptığımız çalıştaylarla yeni anayasa çalışmalarına katkı sunmak istiyoruz."