Kronik myeloid lösemi (KML), belki de birçok kişinin adını ilk kez duyduğu bir hastalık. Ancak, Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş’ın vurguladığı gibi, bu hastalığın tedavisinde sağlanan ilerlemeler gerçekten umut verici. KML, tedavisi mümkün bir kanser türü olarak, doğru tedavi yöntemleriyle neredeyse sağlıklı bireylerle aynı yaşam süresine ulaşabilen hastaların hikayelerini barındırıyor.
Prof. Dr. Altuntaş’ın belirttiği gibi, hedefe yönelik akıllı ilaçlar sayesinde KML hastalarının yaşam kalitesi ve süresi ciddi oranda artmış durumda. Artık hastalar, günde tek bir hap ile bu karmaşık hastalığın kontrol altına alınabileceğini biliyor. Düşünün ki, günlük yaşamınızda tek bir ilaç alarak, yaşamınızı sürdürebilir hale geliyorsunuz. Bu durum, kanser tedavisinde devrim niteliğinde bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Hastalığın belirtilerine gelince, KML genellikle sinsi bir şekilde ilerliyor. İlk aşamalarında belirti vermediği için pek çok hasta, durumunun farkında bile olmuyor. Çabuk yorulma, halsizlik, nefes darlığı gibi belirtiler, çoğu zaman sıradan yorgunlukla karıştırılıyor. Ancak bu belirtiler, zamanında tıbbi müdahale ile ciddi bir sorun haline gelmeden önce dikkatle izlenmeli.
KML’nin tanısı genellikle tam kan sayımında lökosit değerinin yüksekliği ile konuyor. Burada, erken teşhisin önemi bir kez daha öne çıkıyor. Gelişmiş tedavi yöntemleri, hastaların yaşam sürelerini uzatırken, sağlıklarını da iyileştiriyor. Altuntaş, “Tek hapla bu lösemiyi kontrol altına almak mümkün; bu nedenle tüm hastalarımıza 'hapını yut, lösemini tut' mesajını iletiyoruz,” diyor.
KML tedavisinde hedef, kan hücrelerinin düzeyini normale döndürmek ve kanser geni taşıyan hücreleri yok etmek. Altuntaş, bu hedefe ulaşmanın artık yüzde 90’ın üzerinde bir başarı ile mümkün olduğunu vurguluyor. Bu durum, kök hücre nakli gereksinimini de minimize ediyor, bu da hastalar için daha az invaziv bir tedavi seçeneği sunuyor.
Ancak, tedavi sürecinin başarıya ulaşması için hastaların ilaçlarını düzenli olarak kullanmaları ve doktorlarının önerilerine uymaları büyük önem taşıyor. Unutulmamalıdır ki, kanser tedavisi sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir süreçtir. Bu noktada, mükemmeliyet merkezleri, hematoloji, genetik ve psikoloji uzmanlarının yer aldığı bütüncül bir yaklaşım sunarak hastalara daha iyi hizmet verebilir.
KML tedavisinde gelinen bu nokta, hem bilim dünyası hem de hastalar için büyük bir umut kaynağı. Prof. Dr. Altuntaş’ın sözleriyle, “Bugün, KML hastaları neredeyse kendi yaş gruplarındaki sağlıklı bireylere yakın bir ömür yaşayabiliyor.” Gelecekte, daha fazla insanın bu hastalığı yenme şansının artacağına dair inancımız tam. Bu umut dolu sürecin bir parçası olmak için gerekli adımları atmak, hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri için en önemli hedef olmalıdır.