Aldım, kabul ettim, 777

Vaktiyle karşılarına dinî argümanlarla çıktığınızda histerik nöbetler geçiren seküler bir kesimin, ruhani arayışının “manifesting” sistemi ile tarikatlaştığı garip günlerden geçiyoruz. Psikolojik öğretilerle oluşturulmuş bir zemin, üstüne binlerce yıllık inanç sistemlerinden cımbızlanarak alınan dinî ritüeller ve kişisel gelişim öğütleriyle melezlenen bu yeni trend, neredeyse modern zaman dinine dönüşmüş vaziyette.

Kendi varlığının ötesinde bir güce inanmak, bir düşünce sisteminin içerisinde yaşama anlam katacak bir kimliğe sığınmak ihtiyacı insan için öyle kıymetli ki; bu arayış anlamsız değil elbette. Yeter ki bu arayışın içinde “İslami bir motif” olmasın. İslamofobik ön kabullerini terk etmeden, sırtını inanmanın konforuna yaslamak isteyenler gezegenlerin hareketine, kahve telvelerine, olumlamalara, 777 dövmelerine, bilinçaltı temizliklerine, aile dizilimine, şans bilekliklerine ve daha nicesine sığınmış vaziyette. Üstelik piyasası her geçen gün biraz daha büyüyor.

Yükselişe geçen bu yeni trendler, üst bir otorite olarak “Allah” yerine, “evren” gibi belirsiz bir kaynak konumlandırıyor. Tanımı bile muğlak olan “evren” ile kurdukları bağ, “uçan spagetti canavarına” tapan insanların bile var olduğu bu ekosistemde elbette kabul görüyor. Anlamlandıramasak da yadırgamıyoruz. Ama inanç sistemleri üzerinden geleceğe dair politik haritalar çizmeye müsait bir zemin yaratılıyor ise bunu konuşmak zorundayız.

Gençlerin dinî inançlardan uzaklaşması, hayatlarının anlamını ve amacını bulmada zorlanmalarına yol açıyor. Bu eksiklik, varoluşsal bir boşluk veya anlamsızlık hissini tetikliyor, çağımızın vebası depresyon ve kaygı bozuklukları gibi zihinsel sağlık sorunlarını enfekte ediyor. Anlam ve tatmin arayışındaki söz konusu yetersizlik, gençleri dışsal uyarıcılara çok daha kolay yönlendiriyor.

Bu hâl okkültizmden neo-paganizme, satanizmden Şamanizme ve hatta büyücülüğe kadar birçok farklı ritüeli toplumun içinde yeniden aktive ederek bir nevi “new-age tarikatlar” yaratmaya başladı bile. Zihinleri başarıya odaklanmış, selamet ve sükûneti bir kenara atmış, elindeki inanç kırıntılarıyla ruhunu doyurmaya çalışan yeni neslin inanç zafiyeti; toplumsal huzursuzluk, asayiş sorunları ve artan şiddet vakalarını konuşurken atladığımız bir gerçek olarak bugün tam karşımızda duruyor.

Çünkü özellikle gençler arasında bu kadar hızlı kabul gören “çekim yasası sistemi” merkezine maddi başarı, kariyer hedefleri ve kişisel arzulara odaklanma eğilimini koyuyor, bu da gençlerin hayatı daha yüzeysel değerler etrafında şekillendirmelerine sebep oluyor. “Ben bir mucizeyim, 777'yi kabul ediyorum.” Peki, öyle misin yoksa uzun vadede, derin manevi arayışlar yerine maddi tatmin peşinde koşan, içsel boşluk duygusu bir türlü dolmayan bir mutsuzluğu “manifestliyor” olabilir misin?

“777 para bana akıyor, aldım, kabul ettim, 777.” Çaba sarf etmeden, yormadan yorulmadan, sadece sekanslarla “evrenden” talep ettiğin ihtiyaçların toplumsal sorumluluk ve iş birliği kavramlarını öyle göz ardı ediyor ki bireyselliği kutsayan bu düşünce yapısının yarın daha büyük sosyal ve kolektif sorunlara da duyarsızlaşmana sebep olacağının farkında mısın?

Kendi sıradanlığından duyduğun rahatsızlıkla, imanın konforunu evrende, duanın teslimiyetini ritüellerde ararken; “Allah” demekten korkup kaçarak kendine bulduğun bu yeni inanç sistemine biraz daha yakından bakmak ister misin?

777 derinliğin ile temasta kal, kendini sev, yıldızlarla dost ol, evren sana istediğini verecek. Aldım, kabul ettim, öyle de oldu 777

Oldu mu gerçekten?