Evliliğin özendirilmesi gerekirken genç yaşta evlendi diye bir çok kişi hapse atılmakta bar ve pavyonlarda oynatılan yaşı küçük kızlar için ise övücü yazılarla renkli boyalı basında yapılmadık rezalet kalmamaktadır.
Alkol kullanması bir tarafa bazı doktor müsveddeleri çeşitli sorunlarla karşılaşan vatandaşlarımıza alkolden medet umarak kullanmalarını öğütleyebilmektedir. Bunu gören masum yavrularımız ileride bir sorunla karşılaştığında alkole sarılmakta hiçbir beis görmemektedir.
Alkol kullanan kişilerde şiddet eğiliminin yüksek olduğunu herkes bilir fakat nedense iki kelime edilip konuşulmaz. Feminist dernekler ailenin felç edilmesi için LGBT gibi sapık kuruluşlara destek olurken aile ve çocukları korumak için kılını dahi kıpırdatmamaktadır.
Bu konuda o kadar ileri gidilmiştir ki Ak Partinin Meclisteki Grup Başkanvekilliğini yapan bir milletvekili, hiç tereddüt etmeden halkın karşısına çıkıp hezeyanlar savurabilmiştir. Yıllar önce Ak Partili yöneticilerin aldatılarak Meclisten geçirdikleri utanç verici sözleşme ile ilgili olarak “İstanbul Sözleşmesi’nin bir tek amacı var; ‘Sen kadın olarak görmesen de kendini kadın olarak hisseden’ her bireyin şiddetini durdurmak” diyerek bu sapkınlığa yani kendini kadın hisseden eşleri korumaya kalkabilmiştir.
Yahu! Kadına şiddetin temelinde zaten başta eşlerin mekânı olan içkili yerler gelmektedir. Bunlara karşı tedbir almak yani aileyi ve çocukları korumak Anayasanın 41. Maddesinde açıkça belirtildiği ve bu konuda hükümete görev ve sorumluluk verdiği halde bunu görmemek çok büyük bir vebaldir. Allah, akıl fikir versin, başka ne denilir ki…
Çocuklarımız her konuda ve her yaşta anne ve babasını örnek almaktadırlar. İşte bu nedenle alkol bağımlılığı ve sonrasında ister istemez ortaya çıkan şiddeti önlemek için yapılacak ilk adım “çocukların bağımlılık yapan maddelerle hiç tanışmamasını sağlamak” olduğunda şüphe yoktur. Bu nedenle sanat ve sanatçı kisvesi görüntüsünde alkollü alanların teşvik edilmesinin önüne geçilmesi gereklidir.
Alkol bağımlısı bir bireyin, kendisi kadar, ailesine ve yakın çevresine de zarar verdiğini belirten psikologlar, şiddetin alkol bağımlılığının en ba¬riz göstergelerinden biri olduğunu ifade etmektedirler. Aile içi şiddeti körükleyen, dayaktan cinayete uzanan bir kötülükler zincirinin baş sorum¬lusu olan alkol, çocukluk çağı travmalarının da başkahramanıdır.
Türkiye’de ve dünyada kadına şiddeti tetikleyen en önemli unsurun alkol olduğunu gösteren istatistikler yukarıda saydığımız birkaç örnekle sınırlı değildir. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi’nin (SEKAM) yayınladığı “Türkiye’de Dünyada Kadına Şiddet” raporunda alkol gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Bu konuda devletin üzerine düşen görev ve sorumluluk çok büyüktür. Dinimizin emirlerini de nazara vererek çok daha fazla çalışma yapmak gerekiyor. Üniversiteler bu can yakıcı konuyu ele alarak “alkol hastalığına” çareler üretmek zorundadır. Elbette bunun için yaklaşan Yılbaşı eğlencelerinde su gibi içilen alkole dair bir iki kelime etmek bunların boynuna birer borçtur.
Yapılan çalışmaları, alınan tedbirleri küçük görmüyorum. Fakat yetersizdir. Kadına şiddet diyerek her tarafı velveleye verenlerin en önemli unsur olan alkolden bir kelime ile dahi bahsetmemelerini kınıyorum, vesselam…