Sömürgecilik, güçlü bir ülkenin kendisini daha güçlü kılmak ve zenginleştirmek için daha zayıf ülkenin kaynaklarını kullanması. (TDK)
İnsanlık tarihinde derin ve karanlık izler bırakan sömürgecilik, Batı uygarlığının bir eylemi ve ürünüdür.
Dünyada en büyük sömürgeci, katliamcı ve soykırım suçlusu Amerika Birleşik Devletleri'dir.
Tarih boyunca kendisine ait olmayan bölgelerde ve devletler üzerinde etnik, mezhepsel fitnelerin, çatışmaların ve savaşların mimarıdır.
ABD tarihinin derinliklerindeki ilk sayfalarında milyonlarca Kızılderili katliamını ve soykırımını gözlerini kırpmadan gerçekleştirdiklerini görüyoruz.
İspanyol tarihçi ve papaz Bartolome de LasCasas, “Kızılderililer nasıl yok edildi ” eserinde diyor ki;
“Amerika kıtasının yerli halkının, gerek Kolomb'a gerekse ondan sonra gelen diğer Avrupalılara karşı gösterdiği misafirperver ve cömert tavır onları adeta büyülemişti. "
Fakat bu sevecenliklerine ve misafirperverliklerine karşı hem Kristof Kolomb, hem de ondan sonra gelen Avrupalılar düşmanlıkla, ihanetle ve alçaklıkla cevap verdiler.
Yakaladıkları Kızılderilileri ya öldürüyor, ya köle olarak ağır işlerde çalıştırıyor ya da satılmak üzere
Avrupa’ya gönderiyorlardı.
Kızılderililer, kendi vatanlarında ezildiler, köle oldular, öldürüldüler ve soykırıma uğradılar.
Soluk benizli adamlar ülkelerini talan etti, ocaklarına ateş düşürdü, insanlarını kan ve gözyaşına boğdular.
O tarihten 1886 yılına kadar süren katliamda, milyonlarca Kızılderili ortadan kaldırıldı. 20 ile 70 milyon arasında farklı kaynaklarda, farklı rakamlar telaffuz edilmekte.
Kızılderili soykırımı, ABD’nin resmi devlet politikası idi.
ABD resmi olarak Kızılderili kellesi getiren vatandaşına her kelle başına 5 dolar veriyordu. Birtakım insanlar tarafından kafatası avcılığı meslek haline getirilmişti. Devletin resmi binalarının birçoğu Kızılderili kafataslarıyla dolmuştu. İlk biyolojik silahı Kızılderililer üzerinde denediler. Sürgüne gönderilen Kızılderililere yardım amacıyla dağıttıkları battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırarak birçok insanı öldürdüler. Sırf Kızılderililer yemesin, açlıktan ölsünler diye başlıca yiyecekleri olan bizonları toptan öldürmeleri, yöntemlerine ilginç bir örnektir. Yine Bartolome de LasCasas tarafından yazılan Amerika kıtasının nasıl ele geçirildiğini anlatan ve birçok dile çevrilen ‘Kızılderili Katliamı’ adlı tarihi eserinde de, zulmü şöyle anlatıyor:
“Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm. Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar...”
Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor. Kadınları sıra halinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu...
ABD’li bir komutan olan John J. Pershing, “En iyi Kızılderili, ölü Kızılderilidir” demiştir.
Bu söz, bir Amerikan vecizesi(!) haline gelmiştir. ABD’liler Kızılderili katliamlarını meşru göstermek için birçok çalışmalar ve faaliyetler yaptılar. Kendilerini aklamaya çalışan Hollywood filmlerinden tutun da yalan yazan tarih kitaplarına kadar.
Çoğu Amerikan filminde Kızılderililer, kafatası avcısı, barbar, vahşi, saldırgan tavırlı çığlık atan psikopat şeklinde resimlendirilmiş ve dünyaya böyle empoze edilmeye çalışıldı. ABD’yi de, genellikle bu vahşi/kötü Kızılderililerle savaşan kahraman kovboyların ülkesi olarak sunuyorlardı. Amerika Birleşik Devletleri tarihi demek; gerçek anlamıyla işgallerin, savaşların, soykırımların, işkencelerin, kan ve gözyaşının tarihi demektir.
Amerika Birleşik Devletleri demek; uygarlıkların talanı ve kültürlerin yıkımını demektir. Mazlumların kanlarını emerek sömüren devlet, “demokrasi, insan hakları ve özgürlük” vaatleriyle bütün hızıyla zihniyetini, sömürüsünü, politikasını sürdürmeye devam ediyor. ABD cephesinde değişen yeni bir şey yok. Kurmaya çalıştıkları “Yeni Dünya Düzeni”ni iyi okumak için, dünyada geçmişi hatırlamak ve bugünlere nasıl gelindiğini anlamak, bundan sonraki yol haritasını çizmek için elzem bir durumdur.
Yazımızı, her şeyi anlatan bir Kızılderili atasözü ile bitirelim.
"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."