Bir sohbet sırasında antidepresanlardan bahsedildiğini duymak artık şaşırtıcı değil. Son yıllarda bu ilaçların kullanımında büyük bir artış gözleniyor. Peki, bu artışın nedeni ne? Ruhlarımız neden bu kadar yoruldu? Bu soruları biraz irdeleyelim.
Modern yaşamın baskısı
Teknolojinin hızlandırdığı dünyada bedenimiz sürekli önde koşarken, ruhumuz arkada kalıyor. Sosyal medya ve iş dünyası bizden hep daha fazla üretkenlik bekliyor; bu beklentiler tükenmişlik hissini artırıyor. Sabahları telefona bakmadan güne başlayamıyoruz. Modern hayatın temposu hem duygusal hem fiziksel yorgunluğu derinleştiriyor. İnsanlar bu tükenmişlik karşısında hızlı çözümler arıyor. İşte bu noktada “bir hap alırım ve her şey yoluna girer” algısı devreye giriyor.
Pandeminin etkisi
2020’de hayatımıza giren pandeminin etkileri büyük oldu. Yalnızlık, kaygı ve belirsizlik hayatlarımızı sardı. Birçok insan sevdiklerini kaybetti, ekonomik sıkıntılarla yüzleşti. Bu tür travmalardan sonra ruhsal rahatsızlıkların artması doğal. Pandeminin ardından antidepresan reçetelerinde belirgin bir artış yaşandı. Ne yazık ki, bu dönemde yalnızlık hissi de kalıcı hale geldi. Sanal etkileşimler, yüz yüze ilişkilerin yerini alırken, bu yalnızlık ruh sağlığını daha da karmaşıklaştırdı.
Yeni bir normal: Anidepresanlar
Bir zamanlar “antidepresan kullanıyorum” demek sosyal bir damgalanma sebebiydi, ancak günümüzde konu nispeten normalleşti. İnsanlar artık ruhsal sağlık için yardım almanın doğal olduğunu kabul ediyor. Ancak bu olumlu bir gelişme olduğu kadar bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor: İlaçların yalnızca doktor kontrolünde alınması gerekirken, bazen “Herkes kullanıyor, ben de alayım,” şeklinde yanlış yönelimlere rastlanabiliyor. Bu durum, tedavi yerine bağımlılığa ya da gereksiz kullanıma kapı aralayabiliyor.
Endüstrinin rolü
Antidepresanlar kârlılığı yüksek ilaçlar. Dolayısıyla ilaç endüstrisinin tedaviye erişimi kolaylaştırdığı kadar, ticari stratejileriyle kullanım oranlarını artırma ihtimali de var. Ancak insanlar da hızlı çözüm beklentisiyle bu ilaçlara çabuk yöneliyor. Oysaki ilaçlar, uzun vadede çözüm sağlayan terapi ya da yaşam değişiklikleri kadar etkili olmayabilir. Asıl soru şu: Antidepresanlar bizi gerçekten iyileştiriyor mu, yoksa sorunlarımızı bastırıyor mu?
Herkes ihtiyaç duyuyor mu?
Her mutsuzluk depresyon değil. Modern dünyada hayatın doğal zorlukları bile bazen “hastalıklı” algılanabiliyor. Bu yanılgı, insanları ilaç kullanmaya yönlendiriyor. Ancak hayat iniş çıkışlarla doludur ve zorluklarla başa çıkma becerilerimizi geliştirmek, ilaç kullanmaktan daha sürdürülebilir bir yöntem olabilir. Aksi takdirde insanların kendi dayanıklılık mekanizmaları zayıflıyor.
Çözüm arayışı
Ruhsal sıkıntılar göz ardı edilmemeli, ancak aceleyle antidepresan kullanımına yönelmekten kaçınılmalı. Psikolojik değerlendirmeler bir uzman tarafından yapılmalı ve terapinin önemi gözetilmeli. Egzersiz, sağlıklı beslenme, iyi bir uyku düzeni ve insanlarla gerçek bağlar kurmak ruh sağlığı için en az ilaçlar kadar önemlidir.