Artık zımba gibi askerlerimiz var!

Barış Pınarı Harekatı, çok süratli ve başarılı bir şekilde devam ediyor. Ordumuz ile birlikte Milli Suriye Ordusu, gösterilen hedefleri planlanan tarihten çok daha önce bir bir ele geçiriyor. PKK/YPG Terör örgütü ise tabanları yağlayıp kaçmaktan başka çare bulamıyor. Elhamdülillah…
Ordumuzun tarihteki şanlı günlerine dönerek böylesine önemli başarılar elde etmesi şüphesiz darbeci generallerin ve FETÖ mensuplarının temizlenmesi sayesinde olmuştur. Bu vatan haini darbeci generaller ordumuzun onur ve şerefini kırdığı gibi savaşma azmini de kırıyorlardı.
Örneğin Musul-Kerkük gibi Misak-ı Milli sınırları içindeki vatan topraklarını kurtarma şansını yakaladığımız bir zamanda büyük bir ihanete uğramıştık. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ve emrindeki komuta heyeti Cumhurbaşkanı Özal’ın emirlerine itaatsizlik ederek ordumuzu vatan topraklarını kurtarmaktan alıkoymuştu. Halbuki atalarımız şöyle demiştir “Yiğit 40 yıl yaşar fırsat bir gün düşer”. Ayağımıza gelen büyük fırsatı tepmiştik.
Komutanların talimatlarda da yazdığı gibi en önemli görevi; ordumuzu savaşa hazır tutmaktır. Emre itaatsizlik yetmemiş gibi talimatlarda gösterilen en önemli vazifeleri yapmayan bu komutanlardan ne yazık ki hiç hesap sorulmadı. Bilakis alkışlandılar. Askerimizin savaş ve mücadele şevkini kıran bu korkak zavallılar, nasıl bu duruma düştüler işte bu konuyu okuyucularımın dikkatine sunmak istiyorum.
Elimde 6 Temmuz 1944 tarihine ait Genelkurmay Başkanlığına ait bir vesika var. Bu çok ibretli vesikada Ayet, hadis ve ahlaki öğüt levhaları ile birlikte Necip Fazıl Kısakürek’in de dahil olduğu birçok yazarın kitapları muzır neşriyat kapsamına alınmış. Yanlış anlamadınız! Resmen grafik yayın değil; bu eserleri muzır neşriyat diye yasaklamışlar.
Elbette böylesine din düşmanı insanların emrindeki bir ordu, ölümü göze alamaz ve savaştan kaçar. Zırhlı birlikleri büyük şehirlere yerleştirerek her 8-10 yılda bir darbe yapar. Namlusunu düşmanlarımıza değil halka çevirir. İşte yıllar süren bu anlayış yüzünden böylesine acı olayları ve kesintisiz askeri darbe süreçlerini yaşadık.
Fakat Allah’ın izni ile halkımız 15 Temmuz 2016 tarihinde imanlı göğsü ile FETÖ ve darbeci generallerin saldırısını önleme başarısı gösterdi. Darbeci generalleri ve din düşmanı FETÖ mensuplarını ordudan temizleyerek çok kısa zamanda Suriye’de zafer üstüne zafer kazanmaya başladı.
Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayan kahraman askerlerimiz; aynı ataları gibi cepheye koşar adımlarla giderek DAEŞ, PKK gibi terör örgütlerini dünyayı zindan etti. Halen kaçacak delik arayan bu örgütler hem dünyada hem de ruz-i mahşerde rezil kepaze oldular. Rabbim daha beter etsin.
Savaştan kaçan generallerin bütün komuta kademesini ele geçirdiği bir dönemde Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görev yapıyordum. Aynı karacı generaller gibi denizci amirallerde işi gücü bırakmış namaz, oruç içki içmeme ve asker eşlerinin başörtüsüne kafayı takmışlardı.
Hiç unutmam 1996 senesinde bir amiral “dindar ve eşi başörtülü subay astsubaylarla görüşmeyeceksiniz, bunların hepsini ordudan atacağız” diye işi gücü bırakıp yeni tayin olmuş askerlere makamında tehditler savuruyordu. Bizde yani birliğe yeni tayin olmuş subaylar bu küstah amirale bir pisliğe bakar gibi bakmaya başlamıştık. “Ne zırvalıyor bu ahmak” diye yüzümüzü buruşturmuş “sesini kes de görevimizin başına dönelim” diye pis pis yüzüne bakarak adeta şamar vuruyorduk.