Asgari ücret ve alım gücüne etkisi

Türkiye’nin en önemli sorununun ekonomi daha özelinde de enflasyon olduğunu söyleyebiliriz.

Belli orandaki bir enflasyon ülke ekonomisini olumsuz etkilemez. Ancak fiyat istikrarının olmaması, ‘fiyatlama’ konusunda bir sıkıntıya sebep oluyor; bu da ‘fahiş’ fiyat artışlarını beraberinde getiriyordu.

Küresel Kovid-19 salgını sonrasındaki tedarik zincirlerinin bozulması hem üretim hem de fiyat belirleme noktasında bir krize sebep olmuştu.

Neden?

Çünkü üretici aldığı bir malı aynı ya da yakın bir fiyatla yerine koyamıyordu. Bu sebepten ürünlere gelecek enflasyonu da kendilerince öngördükleri bir rakam üzerinden hesaplayarak fiyat belirliyorlardı.

Bu da beraberinde yüksek kâr marjları belirlemeyi getiriyordu. Oysa, kendi stoklarında olan ürünler de o fiyatlarla belirlenmemiş oluyordu.

Yine o dönemlerde çalışanlara yüzde 200’ü aşan maaş artışları yapıldı. Bu artışlar daha açıklanmadan market ürünlerinden tutun, inşaattaki demir ve betonda dahi fahiş artışlar oldu.

Bu artışlar ilk önce döviz kurlarındaki artış ve petrol fiyatlarındaki artışlara bağlandı. Ancak döviz artışı ve petrol fiyat artışları stabil hâle geldiğinde bile üreticilerin fahiş fiyat belirleme davranışı değişmedi.

Öncelikle asgari ahlak gerekiyor

Fiyat artışlarında temel gıda ve temizlik maddelerinden tutun da az önce örneğini verdiğim inşaata kadar fiyatlardaki fahiş artışlar ciddi bir ahlak probleminin olduğunun da göstergesidir.

Dün asgari ücret artışının açıklanmasından hemen sonra sosyal medyada Migros gibi kurumsal bir markanın bile fiyat etiketi değişikliği yaptığını paylaştılar.

Türkiye’nin en kurumsal markalarından olan Migros’un bile, daha asgari ücretin maliyetlere yansımadan yeni fiyatları etiketlerine yansıttığı bir süreçte söylenecek pek bir şey kalmıyor. Ancak temel olarak asgari ücretle geçinebilmek için öncelikle fiyatların gereksiz ve fırsatçılıkla artırılmasının önüne geçilmesi gerekiyor.

Asgari ücretin ne kadar olduğundan çok, alım gücüne olan katkısı daha büyük önem kazanıyor. Eğer asgari ücretli rahatlıkla evininin kirasını ödeyip faturalarını ödeyemiyor ve evinin temel gıdasını karşılayamıyorsa bu durumdan çıkışa ilişkin adımlar atmak gerekiyor.

Toplumun asgari ücret hakkındaki kanaati

Optimar Araştırma, her ay yaptığı ‘Türkiye’nin Nabzı Araştırması’ kapsamında asgari ücretin ne kadar olması gerektiğini katılımcılarına sordu ve ortalama olarak 29 bin rakamı çıktı.

Ayrıca, asgari ücret zamlarının enflasyonu etkileyip etkilemediği de soruldu. Katılımcıların yüzde 51’i asgari ücret zamlarının enflasyonu etkilediğini düşünüyor.

Üstelik bu görüşte olanlar sadece iktidara yakın olan katılımcılar değil. CHP seçmeninin yüzde 50’si, İYİ Parti seçmeninin de yüzde 45,3’ü asgari ücret zamlarının enflasyonu etkilediği görüşünde.

O zaman ne yapacağız?

Asgari ücret artmamalı mı?

Elbette hayır, asgari ücret artışından öte, alım gücüne olan etki üzerinden olaya bakmak gerekiyor.

Özetle, asgari ücretin ne olduğu değil; asgari ücretle neler alabildiğimiz daha önemli.