Bu öğrencilerden Salim isimli bir sınıf arkadaşımı diğerlerinden ayırmak gerekir. Zira o, sadece Ramazan ayında değil her gün beş vakit namazını kılardı. Türkçesi biraz zayıf olduğu için çok konuşamazdı lakin kendisi ile ne zaman karşılaşsak selamlaşır birbirimizin halini hatırını sorar namaz kılmanın vermiş olduğu mühim bir kardeşlik bağı ile birbirimizin duasını alırdık.
Salim, bir üst sınıftan bizim sınıfa kalmıştı. O yüzden Libyalı öğrencilerle de fazla bir samimiyeti yoktu. Şimdi ne haldedir, ne yapıyor bilmem ama Cenabı Allah’tan bütün Müslüman kardeşlerimizin işlerini rast getirmesini niyaz ediyorum.
Libyalı arkadaşlarımızdan beş-altı öğrenci son sınıfta beş vakit namaz kılmaya başladı. Ramazan ayının bereketi ile bu arkadaşlar mezun olana kadar namazlarını kılmaya devam ettiler.
Bizim Türk öğrenciler ise sadece Ramazan ayında ve Kandil gecelerinde ibadet ederler diğer zamanlarda ise ellerinden geldikçe gizli olarak namaz kılmaya çalışırlardı.
Maalesef anne ve babalar hatta bazı fena hocalar “Namazlarınızı açıktan kılmayın, evinizde kaza edersiniz” Hatta “ima ile kılın” diye nasihat ederek namaz kılan bir iki öğrencinin de ibadetine mani olmuşlardı.
O yıllarda askeri öğrenciler “irtica” suçlaması ile sık sık askeri okullardan ayrılmak zorunda kalıyor bu nedenle namaz kıldığı için dindar görünmek istemiyorlardı. Fakat ben ve Salim, sınıf arkadaşlarımızın aksine ne pahasına olursa olsun namazlarımızı gizlememiş namazın önemini fiillerimizle ispatlıyorduk.
Sonunda Allah’ın izniyle ikimizde mezun olduk lakin sayıları binlere varan askeri okul öğrencisi sırf namaz kılıyor diye okullarından ilişiği kesilmişti. Elbette ruz-i mahşerde bunların hesabı görülecektir.
Bahriye Mektebindeyken Libyalı sınıf arkadaşlarımdan Mahmud namaz kılmaya başlamıştı. Bu arkadaşım, benden her sabah kendisini sabah namazına kaldırmamı istemişti. Ben de memnuniyetle kabul etmiştim. Zira sadece Ramazan ayında değil artık devamlı olarak namazını kılacaktı.
Fakat bu iş bir hayli sıkıntıya yol açtı zira Mahmut, bir türlü derin uykusundan uyanmak istemiyordu. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım bir türlü uyanmıyordu. Hatta yatakhanedeki bütün öğrenciler uyanıyor, bizimki bir türlü uyanmıyordu.
Bu işin böyle devam etmeyeceğini zira bir türlü uyanmadığını söyleyince, benden tekrar uyandırmamı rica etti. Bende “günah benden gitti diyerek” sabahleyin yine uyandırmaya gittim. Fakat “çare yok” Mahmut, bir türlü uyanmıyordu. Burnunu sıkıyor, göz kapaklarını kaldırıyorum hatta tokat atıyorum, nafile. Adam bir türlü uyanmıyor. Neyse güç bela bir iki defa uyandı. Fakat ben bu işi daha fazla yapamayacağımı söyledim.