Bağıra bağıra gelen 15 Temmuz darbesi (2)

Fetullah’ın arka bahçelerinde yani dershanelerde yetişen fakat asker olmak istemeyen gençler polis okullarına oraya da gitmek istemezler ise hukuk fakültelerine yönlendirildi. Amaç darbe yapıldığında devletin kontrol mekanizmasını elde tutmaktı. Bu sayede “tereyağından kıl çeker” gibi darbe yapmayı düşündüler. Bu arada ordunun kaymak tabakasını yetiştiren askeri akademi soruları çalındı ve bu elemanlar “kurmay subay” olarak ordu saflarında görev yapmaya başladılar. Kurallara uymayanlar derhal darbe heyetince kovuluyorlardı. Örneğin eşleri başörtülü olan veya içki içmeyen subaylara kesinlikle tahammül edilemezdi. Hatta bunlardan bir kısmı benim sınıf arkadaşımdı ve içki içmekten alkolik olmuştu. Bu darbe yapacak subayların önünü açmak için benim gibi dindar olan bütün subay ve astsubayları ordudan attılar. Kendileri gibi faşist olan generallere göre eşleri başörtülü olan subaylara itimat edilemezdi. Bunlar darbe yapılınca halktan taraf olabilirlerdi. Behemehâl ordudan atılmalıydı. Bu yüzden on binlerce asker gözünün yaşına bakılmadan ordudan atıldı… Şimdi sıra darbeye gelmişti. Fakat acele ettiler. 17-25 Aralık 2013 Operasyonlarını Siyonist güçler ve ABD istemişti ve beklemek istemiyordu. Fetullah, acele olmasına rağmen “okey” kararını verdi. Çünkü biliyordu ki darbe başarısız dahi olsa sayısı yüzü aşkın general ve amiral emri altındaydı. Bir o kadar yüksek rütbeli subayı kontrol edebilirdi. 17-25 Aralık Operasyonları başarısız kalınca “B Planını” devreye soktular. Fakat bu sefer işi daha fazla ciddiye alıyorlardı. Bir çok gazeteyi, solcular, Kürtçüleri herkesi emir altına aldılar. Hatta Fetullah’a karşı yıllarca karşı durmuş bir dindar gazeteyi de operasyon çekerek ele geçirdiler. Bu gazetenin başyazarına payeler vererek tv ve gazetelerde kendilerince yücelttiler. Yetmedi darbe ile her zaman işbirliği yapmış CHP içinde de operasyon yapıp zayıf bir kişiliği olan genel başkanlarının zafiyetlerinden istifade ederek bu partiyi büyük ölçüde ele geçirdiler. PKK’yı ellerinde bulundurduğu medya organları ile teşvik ederek terör olaylarında başarılı olması için gayret gösterdiler. Bu sayede darbe kılıfı da hazırdı…. Evet, Dündar’ın serbest bırakılması bu noktadan ele alındığında basit bir olay olmayıp Fetullahçı darbenin bir adımıdır… Yazımın sonunda ise gerekli tedbirlerin alınması için hükümete adeta yalvarıyor önceki olaylardan ders çıkarılması gerektiğini söylüyordum: “Eğer Menderes’in Samet Kuşçu olayından ders çıkaramaması gibi bir zafiyet gösterilirse Rabbim başımıza gelecek felaketlerden hepimizi korusun. İnşallah Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu gerekli dersleri çıkararak olması muhtemel “Kamikaze Fetullahçı Darbeyi” önlerler. Bu işin şakası olmaz, vesselam…” Yok be kardeşim! bu yazıların hiçbir etkisi olmadı. Hükümet başta olmak üzere herkes uyudu. Fakat ben bu ve benzeri yazılarımı tekrarlamaktan bıkmadım. Bir çok gazetede şu anda yazı yazdığım Yeni Akit’te devletimizi ve halkımızı uyarmak vazifesinden vazgeçmedim. Benden başka yazarlar da FETÖ darbesine dikkat çekmişti. Örneğin 27 mart 2016 tarihinde Rasim Ozan Kütahyalı “F-16 pilotlarının bile en az yüzde 50’sinin Fethullahçı olduğuna dair çok sağlam raporlar var” diyerek uyarıda bulunuyordu. Bu yüzden Kütahyalı, 8 Nisan 2016 günü Genelkurmay askeri savcısı tarafından ifade vermeye çağrılmıştı. Sonunda 15 Temmuz 2016 darbesi bağıra bağıra geldi. Ne gariptir ki biz bunları yazarken tedbir almakla görevli üst düzey bürokratlar hala görevlerinin başında oturuyorlar. Bazıları rütbe alarak terfi etmiş hatta Akar gibi Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna oturmuş olanlar var. Kaderin bir cilvesine bakın ki 17 yaşımdan itibaren Feto ile mücadele ettiğim halde 28 Şubat 1997’de beni fişleyenler “Feto’cu diye” Yüksek Askeri Şura Kararı ile ordudan attılar. Batı Çalışma Grubu adı altında yapılan fişlemelerin ne derece asılsız olduğu işte buradan bellidir. Fakat karanlık odalar benimle ilgili bir yazı gündeme gelse derhal “Fetoculuktan atılan Subay” diye önyargı meydana getiriyorlar. Daha yazımı okumadan “çamur at izi kalsın” diyerek iftiralarına hala devam ediyorlar. Bir sonraki yazımda Silahlı Kuvvetler her 8-10 yılda bir neden darbe yapıyor? Ve motivasyonlarını nereden alıyorlar buna değinmeye çalışacağım, vesselam…