Kışın kasvetinden, kemiklerimizi donduran soğuktan, romatizmalarımızı azdıran yağmurlardan nihayet kurtulduk. Hepimizin içi kıpır kıpır balkonlarda kapı önlerinde çayla birlikte çekirdek çitleme vakti geldi. Sardunyalarımızın topraklarını değiştirip güzelce budayıp kendine getirmemiz lazım. Mis gibi açar pencerelerimizi süsler bir iki aya. Sebepsiz içimizdeki coşkular, yüzümüzdeki gülümsemeler artar az biraz. Sabahları güneş yüzümüze yüzümüze vurunca içimizden sevinç çığlıkları atmak gelir. Hoş geldin bahar... Evlerde başlar kapıları pencereleri temizlemeler, halıları köpük köpük yıkamalar, gerçi şimdi halıları gönderiyoruz yıkamaya, parfümlü parfümlü paketleyip getiriyorlar. Biz ne kadar zorlaştıysak her şey o kadar kolaylaştı. Zoru sevdiğimizi biliyorum lakin zamana ayak uydurmak gerekli. Bu baharda böyle olsun bakalım... Piknik yerleri dolacak yakında çayını termosa dolduran herkese var bir köşe. Saatlerce sohbetlere dedikodulara doyamayacağız. Kahkahalarımız kıskandıracak çiçekleri bile. Kumrularda başucumuzda aşk şarkıları söyleyecek. Ben de evde pencereleri açıp, mis gibi havayı içime çektikçe onlar gibi şarkı mırıldanmaktan alamıyorum kendimi. Oh be içimizdeki hüzünler azıcık salıverdi kendini, sen neymişsin be bahar. Kalbimin ritmi değişti sanki. Yeni aşık olmuş gençler gibiyim şöyle koşasım hop hop zıplayasım var. Bir de dondurma akşamları girdimi işin içine daha ne isterim ki. Güneşle ne dert kaldı ne tasa. Kendimi kandırma modundayım. Yalan sevdalar içime işlemiş gibi. Salına salına geziyorum öyle avare. Kafamdaki deli soruları bıraktım, baharın tadını çıkarıyorum. Parkın köşesinde oturmuş liseli aşıkları izliyorum gülüşlerini, kavga edip barışmalarını sonrasında da birbirlerine yaptıkları nazları. İçimden gülümseyip, ahh gençlik sen ne güzelsin diye kederleniyorum. Adın bahar mı senin ne güzel bir nimetsin. Allah seni biz kullarına mükafat olarak mı bahşetti. Rengin güzel masmavi sen güzelsin kokun güzel. Hiç tasalanma kıymetini biliyorum her gününü seviyorum, yeni sabaha pırıl pırıl güneşe uyanmak için erkenden uyuyorum. Çocuk sesleri başucumda penceremi süslüyor. Oyunlarına katılıp oynayasım var. Yazın habercisi bahar mısın sen, tomurcuğunla gel, çimeninle gel, güneşinle gel ver sevinci. Çenelerimiz ağrısın gülmekten, neşemize neşe kat hüzünlerimizde bitsin. Şiirler okuyalım püfürdeyen akşamlarda Orhan Veli den Cahit Sıtkı dan Atilla İlhan dan Ataol Behramoğlundan. Şarkılar dinleyelim, ben her bahar aşık olurum, baharı bekleyen kumrular gibi, ikinci bahar yaşıyor ömrüm, baharda kuşlar gibi geldim kondum dalına . Şiirlere, şarkılara meze olmuş bahar hoş geldin. Kederden uzak bir dünya olduğunu da hatırlat bize.
İlkbahar
Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgârla, ilkbaharla
Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi
Rüyada mıyım, gerçek mi bu
Hem var gibiyim, hem yok gibi
Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde
Başakların sonsuz salınışı
Burada, kendimle başbaşa
Ömrümü böylece tamamlayabilirim
Bir kuşu dilinden hiç öpmedim
Belki bir gün öpebilirim
Belki bir gün rüzgâr olurum ben de
Eserim başakların üzerinden
Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden Ataol behramoğlu.