Bahçeli’nin çağrısı ve TUSAŞ saldırısı

Terör terördür, terörist de terörist. Kınıyoruz, lanetliyoruz, nefret ediyoruz…

Türkiye’nin terörle mücadeledeki yetenekleri ve tecrübesi tartışmasızdır. Ancak Türkiye bu tecrübesini barış ve geleceğe emin adımlarla yürüme yolundaki kararlılıkla sonlandırmayı istiyor.

Siyasetin, müzakerenin ve demokrasinin tüm standartları ve kuralları söz konusu toplumsal barış olunca kukla PKK terör örgütü ve kuklacıları tarafından akamete uğratılıyor.

MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, Türk siyasi hayatında eşini ve benzerini daha önce görmediğimiz bir çıkış yaptı.

DEM Parti’yi muhatap olarak gösterip “Terörle ilişkinizi kesin ve Türkiye partisi olun.” Çıkışını yapan Bahçeli, bir hafta boyunca DEM Parti’den net bir cevap alamaması sonucunda; teröristbaşı Öcalan’ın -tecridi kalkarsa- gerekirse Meclis’e gelip örgütü tasfiye etme çağrısında bulunabileceğini yüreklilikle dile getirdi.

Bildiğimiz bir şey var; Türkiye gerçek anlamda, PKK terörünü durdurabilecek bir noktaya hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Bahçeli, DEM Parti’ye dolaylı olarak bir irade hakkı, Öcalan’a da bir umut hakkı önererek siyasi tarihe geçen çıkışını gerçekleştirdi.

Öcalan’ın TBMM’ye gelip konuşma yapması gibi bir öneri bir kesim milliyetçi grupta ve milliyetçi eksendeki partilerde, siyasi müktesebatı aşan bir zihin karışıklığına neden oldu.

Ancak unutulmaması gereken konu, Sayın Bahçeli’nin siyasi birikimi ve tecrübesiyle konuları daha farklı okuyabildiği, süreçleri daha nitelikli yönetebildiğidir.

Yaptığı açıklamaların sonucunun nereye varacağını öngörebilecek siyasi birikim ve şahsi tecrübeye sahip bir isimden bahsediyoruz.

Devlet Bahçeli’nin uzattığı bu elin DEM tarafından kullanılamayacağı anlaşılıyor. Öcalan’ın bu teklife olumlu karşılık vermesi ve örgütünü tasfiye etmesi büyük bir olay olsa dahi daha büyük olay Devlet Bahçeli’nin stratejik hamlesidir.

Bu gelişmelerin akabinde terör kendini hemen gösterdi. PKK’nın “Ben de varım, buradayım.” demesinin tek yolu şiddetten ve terörden geçiyor. Bu örgütle bir müzakere yürütülmesi mümkün olmadığı gibi; DEM Parti’deki insanların bu örgütten ödlerinin koptuğunu da gelişmelerden anlıyoruz. Zaten, Bahçeli’nin PKK terör örgütüyle bir müzakere çağrısı da yok.

DEM, PKK ile ilişkisinde ısrarcı olur ve ortaya özgür bir siyasi irade koyamazsa bu sefer kapatılması ve terör iltisaklı bir partinin Türkiye’de bir daha kurulmamasının yasal adımları ciddiyetle tartışılmalıdır.

Kaldı ki yakın gelecekte PKK’nın uzantısı ve bizzat kendisi gibi hareket eden DEM Parti’nin kapatılması tekrar gündeme gelecektir.

Unutulmaması gerekir ki hiç kimse bir şey söylemezken MHP lideri Devlet Bahçeli ‘’HDP/DEM kapatılmalıdır.’’ çağrısını yapıyordu.

Bahçeli’nin bu çağrısına HDP ve DEM ile açık bir iş birliği yapanlar kulaklarını tıkadılar.

Şimdi soruyorum size, PKK’nın uzantısı hatta bizzat kendisi gibi hareket eden bir parti olan HDP/DEM ile iş birliği yapanların, Bahçeli’yi eleştirmesi ne kadar sahicidir?

Diğer taraftan, Bahçeli’yi birçok kişinin anlamadığını gördük bu süreçte. Önümüzdeki günlerde de tekrar bu konuya değineceğiz.

TUSAŞ’a hain saldırı

Bahçeli’nin çıkışı üzerine havacılıktaki göz bebeğimiz, savunma sanayimizin amiral gemilerinden TUSAŞ, iki PKK’lı terörist tarafından kayıplarımızın ve yaralılarımızın olduğu bir saldırıya maruz kaldı.

1 Ekim 2023 tarihinde Ankara’nın göbeğinde, İçişleri Bakanlığı’na yapılan terör saldırısına çok benzeyen bir senaryoyu PKK terör örgütü tekrar devreye aldı.

İçişleri Bakanlığı’na yapılan terör saldırısını çok çabuk unuttuk ama terör örgütü belli ki unutmamış; hatta daha fazla cesaretlenmiş olacak ki TUSAŞ gibi yüksek güvenlikli bir bölgeye saldırabilecek potansiyeli kendilerinde görmüşler.

Terör örgütünün Ankara’da bir yıllık bir zaman içerisinde iki eylem yapabiliyor olması ayrı bir skandal, savunma sanayisinin stratejik bir tesisine saldırıp netice alabiliyor olması ise üzerinde artık düşünülmesi gereken ayrı bir konu.

Böylesine bir süreçte PKK’nın yeniden faaliyete geçmesi PKK’dan beklenen bir şeyken; PKK’nın Ankara’nın göbeğine kadar gelip bu eylemleri gerçekleştirebilmesinin nasıl mümkün olabildiği konusu ise hem bugün hem de yarın adına endişe verici bir durum.

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın BRICS zirvesi için gittiği Kazan’da iken bu saldırının taşeron örgüt PKK tarafından yapılması da BRICS’te olmamızı istemeyen küresel çetenin ayrı bir mesajı olarak okunmalıdır.