Batı'nın palavraları çökerken

Batı siyasetinin yönelimlerini anlamanın sıra dışı yollarından biri, havaalanlarındaki kitapçıların raflarına bakmaktır. Frankfurt, Paris, Amsterdam gibi büyük aktarma istasyonlarındaki bu dükkânlar, âdeta kültürel hegemonyanın vitrini gibidirler.

“Uluslararası seçkinler” diyebileceğimiz kozmopolit bir zümrenin uğrak yeri olan bu mekânlar, genellikle Batı’nın en büyük yayın ve dağıtım tekelleri tarafından işletilirler. Bu şirketler, Batı merkezli düşüncenin ideolojik merkezleri gibidir. Yüzlerce ülkenin aynı anda konuşmasını istediğiniz bir konu varsa onu duyurmak için bu dükkânların vitrinlerinden daha elverişli bir mekân bulamazsınız.

Çektiğinizde ucu genellikle küreselci şebekelerden birine çıkan yazarlar, bu vitrinlerde özel olarak konumlandırılıp cilalanırlar. Onların pek de parlak fikirler içermeyen kitapları, “insanlık tarihini değiştirecek gerçeklermiş” gibi pazarlanır. Kısa süre içinde de İngilizce’den yerel dillere çevrilip yaygınlaşırlar. O vitrinlerde çokça parlatılan bir kitap görürseniz eğer önümüzdeki yıllarda insanlığın karın ağrısı olacak bir projeye baktığınızdan emin olabilirsiniz.

2013 yılında bu vitrinleri süsleyen kitaplardan biri, Daron Acemoğlu ile James Robinson’un beraber yazdığı “Why Nations Fail” idi. (Türkçeye “Ulusların Düşüşü” adı ile çevrildi) Arlanda Havalimanı'ndan aldığımı hatırlıyorum, çarçur edilmiş bir 15 avro olarak hâlâ kitaplığımda duruyor.

Söyledim ya bu kitaplardan çok orijinal fikirler beklememek lazım. “Bakalım küreselci hokkabazlar bu sefer ne yumurtlamışlar?” mantığı ile bir göz atmak en doğrusudur. Acemoğlu’nun kitabı da -büyük emek verildiği anlaşılan- 500 sayfalık bir malumat yığını.

Adamlar, dünya üzerindeki onlarca ulusun ekonomik tarihini uzun uzadıya anlatmışlar. "Neden bazı uluslar gelişip ilerlerken bazıları geri kalmış?" Bu soruya yanıt aramışlar. Peki vardıkları sonuç ne dersiniz? Geri kalmış olanların günahı, “kurumlar geliştirememeleri” imiş.

Batılı ülkeler, kurumsallaşabildikleri için aşırı derecede ileri gitmiş, Afrika, Asya, Latin Amerika “kurumlar geliştiremedikleri” için geri kalmışlar. Keşifler adı altında yapılan 500 yıllık yağma seferleri, 150 yıllık emperyalizm tarihi, milyonların kanı pahasına kurulan küresel tefecilik rejimi… Bunların hiçbiri yokmuş, bütün mevzu kurumlarda gizliymiş!

Peki, bazı uluslar neden kurumlar geliştirirken bazıları geliştirememiş? Çünkü öyle!.. Şaka yapmıyorum, kitap aynen bunu diyor. Bazı uluslar geliştirmediler, onlar geliştiremezler deyip bırakıyor. Sıradan bir kapitalist palavrası olarak başlayan tez, hızını alamıyor gelip ırkçılığa dayanıyor!

Her neyse bu deli saçması teoriye, Batılılar sonuna kadar sahip çıktılar. Birincisi, suçlarını örtbas ettiği için. İkincisi, bugün işledikleri suçlara kılıf olduğu için. Hatta yazarlardan Daron, Nobel tarafından ödüllendirildi.

Kitapta “kurumsallaşan ve bu sayede istikrarlı şekilde gelişen” ülke olarak gösterilen örneklerden biri Güney Kore idi. Ülkenin gelişkin demokrasisine ve kanun düzenine defalarca atıf yapılıyor, Güney Kore rejimi öve öve bitirilemiyordu.

İşte evvelsi gün, “demokrasinin ve kurumsallaşmanın kalbi olan” Güney Kore’de darbe oldu. Devlet başkanı, kafasına göre sıkıyönetim ilan etti. Ne kurummuş ama değil mi?

Ondan iki gün önce de bütün kurumların merkezi ve medeniyetin eriştiği son nokta olarak gösterdikleri ABD’de başkan, kendi oğlunu affetti! Hem de görevi bırakmasına günler kala… Yerine gelecek başkan da büyük olasılıkla kendi kendini affedecek…

Ama işte Batı’da muhteşem gelişkin kurumlar var, bizde yok… Onlar demokrasi, biz tek adam… Yerseniz…