Devlet vazifesini yapmıştır. Lakin üniversite ve araştırma kuruluşları dünyada eşi görülmemiş bir bağnazlık içerisindedir. Bediüzzaman gibi bir büyük İslam aliminin eserlerinden istifade etmeyi hala düşünmemektedirler.
Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde bulunması ve 40 yıldan beri PKK terör örgütü tarafından akıtılan kanın durdurulması açısından en önemli kaynaklarımızdan biri Risale-i Nur eserleridir. Bu muhteşem külliyatı, iman konusundaki yoğunluğundan dolayı isterlerse sevmesinler. Kimsenin benim gibi hayran olması gerekmez. Fakat Bediüzzaman Said Nursi’nin bu eserlerinden istifade etmek bu vatanda yaşayan insanların üzerine bir borçtur.
Belki de bugün Bediüzzaman olmasa idi Güneydoğu illerimiz kan gölü haline gelecekti. Çünkü ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler bu bölgede bir Kürdistan eyaleti meydana getirmek için yıllar boyunca oluk gibi para dökmüşlerdir. Eyalet kurulduktan sonraki adımda ise devlet şekline dönüşecek bir yapı ve sonrasında dünyanın bir çok bölgesinde olduğu gibi bitmeyecek savaşların meydana gelmesidir.
Halbuki böylesine tehlikeli bir hayale gerek yoktur. Bin yıldan fazla bir zamandan beri kurulan Türk Devletleri içerisinde huzur ve barış içinde yaşayan diğer küçük unsurlar gibi Kürtlerinde aynı ülkede barış içinde yaşaması için çalışmak gereklidir. Ay Yıldızlı bayrak sadece Türk milletinin değil; bütün Müslümanların ortak bayrağıdır. Zira “Hilal” İslam’ı sembolize etmektedir.
Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra neredeyse iki yüzyıl boyunca Anadolu’da kan gövdeyi götürmüştür. “Tavaif-i mülük kavgası” adı verilen yani kardeşler arasında malın mülkün paylaşılamamasından doğan savaşlar, İslam’ın cihangir ordusu olan Türkleri yiyip bitirmiştir. Nihayetinde Birinci (Çelebi) Mehmet, İkinci (Fatih) Mehmet ve Yavuz Sultan Selim Han, Osmanlı Devletini derleyip toparlayarak ülkeyi tek bir çatı halinde tutmayı becerebilmişlerdir. Allah onlardan da razı olsun…
İşte, huzur ve güvenlik içinde yaşamanın en önemli şartlarından bir tanesi üniter yapı iledir. Adem-i merkeziyet gibi yani merkezden bağımsız eyaletlerin ortaya çıkması ülkemizi yeniden karışıklığa ve kan gölüne çevirecektir.
Bu hususu Amerikan İç savaşı örneği ile ayrıca izah edebiliriz. 19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri’nin güneydoğu bölgelerinde, büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde özellikle pamuk, tütün ve şeker kamışı yetiştirilmekte ve gereken işgücü Afrika’dan kaçırılıp getirilen siyahi kökenlilerden oluşan kölelerden sağlanmaktaydı. ABD’nin diğer bölgelerinde ekonomi sanayiye yönelmiş ve bunun gerektirdiği serbest işgücü için kölelik ortadan kaldırılmıştı. Kısaca ülke bir farklı iki bölgeden oluşuyordu. Sosyal ve kültürel bakımdan ülkede bir bütünlükten bahsetmek mümkün değildi.
ABD’nin batı kesiminde hala yeni eyaletler kurulmaya devam ediyor ve bu yeni eyaletlerin çoğunda kölelik yasaklanıyordu. Bu ortamda güney eyaletleri köleliğin eninde sonunda güneyde de yasaklanacağından endişelenmekteydiler. Bu da güneyin köleliğe dayanan üretim tarzını kökünden tehdit ediyordu. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca güneyli 7 eyalet yeni başkanın köleliği kaldıracağına kesin gözle bakarak 1860 yılında ABD’den bağımsızlığını ilan ettiler.