Bu eyaletler Jefferson Davis’in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Kısa bir süre sonra buna 4 eyalet daha katıldı. Bu toplam 11 eyalet, Amerikan İç Savaşı’nda “Güneyli Konfederasyon” tarafını oluşturdular. Ülkenin geri kalan kısmı (özellikle kuzeydoğu kısmı) da “Kuzeyli Union” yani “birlik” tarafını oluşturdular. Bir süre sonra iki devlet arasında savaş patlak verdi.
Savaşı Kuzeyliler yani Birleşik Devletler kazanmıştı lakin kayıplar ise korkunçtu. 110.000 kişisi çatışmada olmak üzere toplam 360.000 ölü ve 275.000 yaralı ve kayıp vermişlerdi. Konfederasyon’un da kayıpları büyüktü; 93 bini çatışmada olmak üzere toplam 260.000 ölü ve 137.000 yaralı ve kayıp vermişlerdi. Kısaca bir milyon insan kaybedilmişti. Bu yıkım ne yazık ki hala kimse tarafından dikkate alınmamaktadır. Tarih ibret alınsa tekerrür eder mi hiç?
Amerikan İç Savaşına karşılık bölgesel farklılıkları olmayan Avrupa’da tersine sonuçlar alınıyordu. Örneğin Almanya’da homojen bir yapı mevcuttu. Ülkenin kuzey veya güneyi ile doğu veya batısı arasında bir fark yoktu. Yüzlerce küçük devletçiklerden meydana gelen Alman prenslikleri, Prusya’nın önderliğinde “Almanya” adıyla birleşmişti. İki büyük dünya savaşından yenik olarak ayrılmasına rağmen eyalet sistemi bu ülkede başarılı sonuçlar doğurmuştu. Halen AB’nin motoru olan ve her bakımdan üstünlüğünü kuran Almanya, dünyanın en büyük ve güçlü ülkesinden bir tanesi olmuştur.
İşte eyalet sistemi ülke bölgesel farklılıklar giderildiğinde yani sosyal ve kültürel yönden birlik ve beraberlik içinde olduğu takdirde başarılı sonuçlar vermesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda ancak adem-i merkeziyet desteklenebilir ve başarılı sonuçlar doğuracağı beklenebilir.
Lakin Türkiye topraklarında Selçuklu Devletinin yıkılması ile ortaya çıkan ve 300 yıl devam eden beylikler arasındaki mücadeleye tekrar tanık olmak da mümkündür. Tavaif-i Mülük Kavgası adı verilen bu Türkler arasındaki iç savaşta; onca Müslümanın kanı akmış insanlar perişan olmuştu. Nihayet Osmanlı Devletinin sağduyulu padişahları birliği sağladı ve bugünlere kadar geldik. Eğer Yavuz Sultan Selim Han’ın;
İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.
Diyerek dile getirdiği İttihad yani birlik ve beraberlik sağlanamamış olsaydı çok büyük acıları yine yaşayabilirdik. İşte bu nedenlerden dolayı üniter yapıyı muhafaza etme zorunluluğumuz vardır. Aksi takdirde aç kurtlar gibi ülkemizi parçalayarak bölmeye çalışan düşmanlara yem olma ihtimalimiz vardır.
Vakta ki; Türkiye, Almanya gibi homojen bir yapıya sahip olur yani kuzeyi, güneyi, doğu ve batısı ile birlikte bütünlük içinde olur, bölgesel farklılıklar giderilir, sosyal ve kültürel bakımdan eşitlik sağlanır işte o zaman eyalet sistemine geçilebilir. Aksi takdirde Prens Sabahattin’e yazılan mektuplarda olduğu gibi büyük bir günah işlenmiş olur, vesselam…