Bir savunma sanayisi hikâyesi

Türk savunma sanayisi şirketi Blitz Teknoloji’nin patronu Kadir Doğan anlatıyor:

“Sipariş aldığımız ürünü üretebilmek için bir Alman elektronik firmasının ürettiği sivil amaçlı bir parçaya ihtiyacımız var. Almanlar, ürünü bize satmamak için kırk dereden su getirdiler, bir türlü satmıyorlar. ABD üzerinden almaya çalıştık, bu sefer de ABD’deki firmadan ürünün Türkiye’ye gönderilmeyeceği yönünde garanti istediler, alamadık. Muadilini üreten iki tane İsrailli firma var, onlarla çalışmamız mümkün değil. Çin’de de üretiliyor ama Çinliler de nihai ürün Batılı bir ülkeye gideceği için parçayı vermiyorlar. Ne yapacağımızı şaşırdık.”

Özetleyelim…

Türk savunma sanayisi şirketi, üretim yapmak için bir parçaya ihtiyaç duyuyor. Üç farklı ülkede üreticiler var; Almanya, İsrail ve Çin. İsrail’den almayı istemezsiniz hatta zaten isteseniz de alamazsınız çünkü Türkiye ile İsrail arasında Gazze soykırımı sebebi ile ticari kısıtlama var.

Çin ile Türkiye arasında herhangi bir kısıtlama yok ama özel bir anlaşma da yok. Çin’in, kendisine örtülü savaş ilan etmiş Batılı ülkeler için üretilecek ürünlere stratejik parça vermek istememesi gayet doğaldır.

Gel gelelim Almanya’ya… Bu ülke bizim NATO müttefikimiz, sözde dostumuz. Üstüne bir de aramızda Gümrük Birliği anlaşması gibi türlü çeşit ticari ortaklık sözleşmesi var. Ama hiçbir gerekçe göstermeden satışı engelliyor. Paramızla alacağız, ne yapacağımız da belli ama Hans Efendi; “Nayn, veremem.” diyor.

Bu hainliğinin birkaç sebebi var.

En önemlisi, Türk savunma sanayisinin gelişmesini, ilerlemesini istemiyorlar. Çünkü Alman sanayisi genel anlamda gerileme içinde ve en çok pay kaptırdıkları beş ülkeden biri de Türkiye. Savunma sanayisi söz konusu olduğunda ise durum daha da vahim. Çünkü NATO üyesi ülkeler, genel olarak NATO havuzundan alım yapıyor; Rusya’dan Çin’den Brezilya’dan veya Hindistan’dan alıp yapmaları neredeyse imkânsız. Türkiye’nin ürettiği savunma ürünleri, NATO envanterine uyumlu. Bu da Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç ve hatta ABD gibi silah ihracatçılarını zora sokuyor. Örneğin Polonya’nın, Arnavutluk’un Çin’den silah alması mümkün değil ama Türkiye’nin ürettiği SİHA’ları rahatlıkla alabiliyorlar.

Almanya’nın “domuzluk yapmasındaki” ikinci sebep, İsrail’i koruma motivasyonu. Biliyorsunuz Almanlar, Gazze soykırımı boyunca İsrail’e tam destek verdiler. En ağır insanlık suçları işlenirken bile İsrail’in yanında durmaktan utanmadılar. İlişkilerinin sebepleri bambaşka bir konu ama ortada “Almanya’nın İsrail’e esareti” gibi bir olgu var. Tüm dünya gibi Almanya da Türkiye - İsrail arasındaki bir çatışmayı ihtimal dâhilinde görüyor, bu süreçte Türkiye’nin elinin güçlenmesini istemiyor.

Üçüncü bir sebep olarak da Almanya’nın PKK’ya verdiği desteği sayabiliriz. PKK’lı teröristlere sıkılan her kurşun, her ne hikmetse Berlin’deki kodamanların da canını yakıyor.

Bu küçük olaydan çıkarmamız gereken önemli dersler var. Eminim buna benzer yüzlerce, binlerce vaka vardır. Bugüne dek savunma sanayisindeki gelişmelerin nelere rağmen gerçekleştiğini iyi düşünmek lazım. Müttefikimiz olan Almanya bile bunu yapıyorsa başkaları neler yapar değil mi?

Savunma sanayisindeki gelişmeler söz konusu olduğunda her zaman, siyasi iradenin altını çizmemin sebebi de bu. Evet, girişimcilerimiz, şirketlerimiz, bilim insanlarımız, mühendislerimiz… Hepsinin insanüstü çabası ve fedakârlığı inkâr edilemez. Onların başarısı, hepimizin gururu. Ama onların önünü açan, arkasında dağ gibi duran bir siyasi irade olmasa bunların hiçbirini yapamazdık. Dost bildiklerimiz bile her fırsatta ayağımıza çelme takar, bizi büyük ülkümüzden alıkoyardı.