İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 7 Ekim'den bu yana düzenlediği saldırılarda, şehit sayısı 4 bin 600'den fazla çocuk olmak üzere 11 bin 500'i geçti. Avrupa ve Amerika'nın desteği ile zalim İsrail Gazze’yi tamamen ele geçirmek için, acımasızca havadan, denizden ve karadan; çocuk, kadın, hasta, yaşlı ve engelli demeden vuruyor. Bu zulüm ve vahşet dünyanın gözü önünde hâlâ devam ediyor.
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Zulmedenlere meyletmeyin, (yardımcı olmayın). Aksi halde size ateş dokunur (Cehennemde yanarsınız).” (Hûd, 11/113)
Rasûlullah (s.a.v.) de: “Bir yakın zamanda milletler sizin (mü’minlerin) aleyhine birleşecekler.” Bir kişi, ‘Biz o gün sayıca az mıyız?’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Belki siz o gün sayıca çoksunuz. Fakat siz selin üzerinde taşıdığı çer çöpler gibi dağınık olacaksınız (gücünüz az olacaktır) Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” ‘Zaaf da nedir?’ diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v): “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu” buyurdu. (Ebû Dâvud, Melâhim 5)
Ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olanlar, zoruluklara, fedakârlıklara katlanamazlar. Canları ve malları ile katılmaları gereken cihâdı ihmal ederler. Böylece düşmanlar onlardan korkmaz ve çekinmezler. Günümüzdeki durum budur. Dünyanın çeşitli yerlerinbde İslâm düşmanları ABD ve Avrupa bir olup Müslümanlara saldırıyorlar, zulüm ediyorlar.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının 36'ncı gününde (6 gün önce) Arap ve Müslüman ülke liderleri bir araya geldi. İsrail kınandı ve kararlar alındı. Fakat zirvede alınan kararlar İsrail’i tedirgin etmedi ve İsrail’in bu zülümden vazgeçmesine bir etkisi olmadı. İsrail hâlâ hız kesmeden Gazze’yi bombalamaya devam ediyor.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Düşmanınız olan topluluğu takip etmekte korkak davranmayın. Siz acı (zorluk) çekiyorsanız, şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı (zorluk) çekiyorlar. Oysa siz, onların umut etmediklerini (yardım ve cenneti) Allah’tan umuyorsunuz. Allah bilendir. Hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisâ, 4/104)
“O topluluk”, İslâm’ı reddeden ve İslâm dininin yayılmasını engellemek için çalışan kâfirlerdir. Yani mü’minlerin, kâfirlerin maddi çıkarları için katlandıkları zorluk kadar hak yolda zorlukları cesaretle üzerlerine almamaları çok gariptir. Çünkü kâfirlerin bu dünyadan ve onun geçici menfaatlerinden başka amaçları yoktur. Oysa mü’minler, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’ı razı etme amacına sahiptirler ve onlar Rablerinden hiç sona ermeyecek olan mükâfatlar beklerler, cenneti umarlar.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Ancak Peygamber ve onunla beraber (birlikte) mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar (dünyada zafer, âhirette cennet) onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.” (Tevbe, 9/88) Âyet-i kerime, mü’minlerin birlik ve beraberlik içinde Allah yolunda cihad etmelerinin önemini göstermektedir. Mü’minler de birlik içerisinde mücadele etmeli, ayrılığa düşmemelidir. Rabbimizin emri budur.
“Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider (ve o zaman da düşmanlarınız size galip gelir). Sabredin (çekişmeyin, birlik içerisinde olmaya gayret edin). Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl, 8/46); “(Ey iman edenler) Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (her türlü) kuvvet ve besili savaş atlar hazırlayın.” (Enfâl, 8/60)
Atlar o dönemin en iyi savaş araçları idiler. Bu ayetten çağın gerektirdiği her türlü savaş araçlarını, yani çağın en modern araç ve gereçlerini anlamak mümkündür. Her an savaşa hazır olmak lazımdır. Eğer böyle olursa düşmanları caydırabiliriz. Düşman savaşmayı göze alamaz. O zaman da barış içinde yaşamak mümkün olur.
Düşmanlara galip gelmek için gereken kuvvetin olması gerekir. Bu kuvvetle, güçle, düşmana galip gelinir, zafer kazanılır. Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ederek orada gereken gücü elde ederek o güçle Mekke’yi fethetmiştir. Câhiliyye düzenine son vermiş, zafer kazanmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) mü’minlerle, birlik ve beraberlik içerisinde bu başarıyı kazanmıştır. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Size birlik ve beraberliği tavsiye ederim, ayrılıktan da sakının. Cemaat rahmet, ayrılık azaptır.” (Müsned, c. 4, s. 278)
Görüldüğü gibi âyet ve hadislerde Müslümanların birlik içerisinde olmaları ve ayrılıktan sakınmaları gerekiyor. Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Her grup (hizip) kendi halinden memnun olmakla sevinmektedir.” (Rûm, 30/32) Ayrı ayrı grupların kendi hallerinden memnun olmaları, o grupların bir araya gelmesine engel olmaktadır.
Yüce Allah şşöyle buyurur: “(Ey iman edenler) İyilik ve takvâ konusunda yardımlaşın. Günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın, Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Mâide, 5/2) İyi, doğru, İslâmî olan şeylerde yardımlaşmalı, kötü, gayr-i İslâmî olan şeylerde yardımlaşmamalı, destek olmamalı. “Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.” Bunun iyi bilinmesi, kavranması ve gereği neyse yapılması lâzımdır.
Dolayısıyla dünya ve ahiret saadeti için bütün Müslümanlar birlik ve beraberlik içersinde Allah’a iyi bir kul olmaya çalışmalıdırlar.