Çocuğa dayak atmalı mı?

Dayak, çocukları disiplin altına alabilmek için sık kullanılan metodlardan biridir. Yetişkinler çocuk üzerinde otorite kurabilmek için bazen biraz daha düşünüp daha iyi yollar aramaya gerek görmeden, bazen de doğru terbiye yolunu bulmakta yetersiz kalarak dayağa başvururlar. Bu tür disiplin ülkemizde çok uygulanır. Ancak bu usulün zayıf vicdan ve ahlâk gelişimine yol açtığı bilinmektedir. Dayak “cennetten çıkma” değildir. Bugünün insanı bağımsız düşünebilmek, her duruma uyacak esnekliğe sahip olmak zorundadır. Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz, katı olur.

Çocuğu döverek veya şiddet kullanarak cezalandırmak çocukta zayıf vicdan gelişmesine yol açar. Çünkü:

Bir kere, çocuk bir yaramazlık yaptığı zaman dayak yerse,  yaptığının  karşılığını  ödemiş  demektir. Yaptığını tamir etmek ve onun kötü sonuçlarını düzeltmek için düşünmesine veya başka bir şey yapmasına gerek kalmamıştır.

Dövülmek çocukta ana-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Dolayısıyla çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu öğrenip kendini suçlu göreceğine, kendini döveni suçlar. Suçluluk hissetmek yerine mağdur ve suçlayan durumuna geçer.

Çocuğun, ana-babadan daha güçsüz, daha âciz olduğunun bu şekilde yüzüne vurulması onu utandırır, onlara güvenini sarsar.

Çocuk  ana-babasının  davranışını  taklit  edip problemlerini saldırganlıkla çözmeye çalışır, kızdığı zaman o da bir başkasını döver. Böylece fizikî ceza, çocuğa vicdanlı olmamayı öğretir. Dayağa alışan çocuk, başkalarıyla sürtüşmesini sözle halledemez; o da dayağa, dövüşe, şiddete kolayca başvuran biri haline gelir.   

Çocuk terbiyesinde dayağın, tokadın hiç yeri yok mudur? Arada ufak bir tokadın bu tarz şiddetten farklı olduğunu da söyleyelim. Bazen birçok aile, son çare olarak çocuğuna  “bu kdar yeter artık!” demenin bir yolu olarak bir tokat atmayı faydalı bulabilir. Her şey darmadağın olduysa ve yapacak başka birşey kalmadıysa; bu, çocuğun çok ileri gittiğini gösteren şok edici bir taktik olabilir. Çok kullanılırsa bu yolun etkisinin kaybolacağını da unutmayalım.  Sonuç olarak diyebiliriz ki; çocuğa ceza vermeden önce onu dinlemeli. Bu şekilde kendisine savunma imkânı tanımak, ona yapılacak haksızlığı da önlemiş olur. Bu tarz davranma ile çocuğun cezayı daha kolay kabullenmesi sağlanır. Önleyici tedbir olarak, ne istenildiği çocuğa açık açık belirtilmelidir. Çocuk eğitiminde amaç, çocuğun kendi kendine yetmesi ve kendi kendine karar vermesini sağlamaktır. Çocuk eğitiminde güven esas olursa, diyaloglar iyi işlerse, korku, ceza ve dayağa gerek kalmayacaktır.