Çocukların davası divana kalmasın!

Narin’in cansız bedenine ulaşıldı. Tam 19 gün sonra. Muhtemelen cinayet ve içinde aile üyelerinin de olduğuna "kesin" gözüyle bakılıyor.

2018’de Ağrı’da, bayramlaşmak için gittiği dedesinin köyünde öldürülen dört yaşındaki Leyla “faili meçhul” olmuştu. Küçük kız, 17 gün boyunca aranmış, aramalar bittikten bir gün sonra cansız bedeni, köye 3 km uzaklıktaki bir dere yatağında bulunmuştu. Leyla’yı öldürenler, cesedini, jandarma köyden ayrılana kadar dondurucuda saklamış, sonra da götürüp dere yatağına bırakmıştı.

Leyla’nın kesin ölüm sebebi belirlenemedi. Babasının kuzeni ve ailesinden başka insanlar, cinayet sanığı olarak yargılandı. Ancak duruşmalar sırasında, 24 kişi ifade değiştirdi ve tüm sanıklar serbest kaldı. Hepimiz, bu cinayete dair aile içinde gizlenen bir şeyler olduğunu biliyoruz. Ama adaletin gücü, kara vicdanlıların dilindeki kilidi çözmeye yetmedi. Leyla’nın davası, divana kaldı…

Şimdi hepimizin dileği, bu son cinayetin sorumluları, sislerin arasında izlerini kaybettirmesin. Minik Narin’e yapılanların faili, meçhul kalmasın.

ÇOCUĞA ŞİDDET TIRMANIYOR

Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, Türkiye’de en çok artan suçlardan biri, çocuklara yönelik cinsel istismar. Savcılıkların, 2015 - 2023 arası bu suçlarla ilgili açtığı dosya sayısı, yüzde 94 oranında artmış. Aynı döneme dair emniyet istatistikleri, genel anlamda, çocukların mağdur olduğu suçların yüzde 15 oranında arttığını gösteriyor.

Geçen yazımda söylemiştim. Kadınlar, mülteciler, çocuklar ve hayvanlar, şiddetin birinci derecede hedefi hâline gelmiş durumdalar. Sebebi basit. Bunlar toplumun güçsüz ve hakkını aramakta zorlanacak kesimleri. Bunun için olayları tek tek irdelemenin ötesine geçip toplumda güçsüzleri korumanın yollarını tartışmamız gerekiyor.

Bir kediye, köpeğe eziyet eden sapık, fırsat bulunca bunu bir çocuk üzerinde tatbik ediyor ve yapabilirse de kadınlara yöneliyor. Mülteciler ise vatandaşlık hakları bile olmadığı için en kırılgan kesimlerin başında geliyor. Gündelik yaşamdaki şiddeti, bir sorun olarak masaya yatırmalıyız. "Nerede hata yapıyoruz, yasalarımız, eğitim sistemimiz nasıl daha iyi hâle getirilmeli?" Bunları, hiçbir siyasi hesap olmadan özgürce tartışmalıyız.

SİYASETÇİ DEĞİL APARAT

Siyasetin görevi, toplumsal sorunlara gerçekçi çözümler getirmektir. Çağdaş toplumda siyaset üretmek dediğimiz şey, aslında bu çözüm üretim sürecinden başka bir şey değil. Türkiye’de siyasetin, bir süredir eski dinamizmi yok. Bu tip dönemlerde tüm politikacılar, siyaseti yeniden bir çözüm aracı hâline getirmek için çeşitli yöntemler düşünürler.

Siyaseti istismar ederek çözümsüzlüğün peşinde koşanlara ise siyasetçi denmez. PKK’nın siyasetteki uzantısı olduğunu gizlemeyenler, Narin’in cansız bedeni üzerinden kendi hesaplarını işletmeye çalışıyor. Hemen bir gösteri organize etmişler. Güya dokuz yaşında katledilen bir kız çocuğuna sahip çıkıyorlar…

 İnsan sormadan edemiyor. PKK, bugüne dek 20 bin çocuğu dağa kaçırdı. Bunların çoğu öldü. İçlerinde dokuz yaşında olanlar da vardı. Bırakın buna itiraz etmeyi, sloganlar atıp destekliyordunuz. Dağda ölen çocukları, kendi uyduruk ideolojinize göre “şehit” ilan edip ölümü kutsuyordunuz. Çünkü siz, çocukları sadece ellerinde silah varken veya ölüyken seviyorsunuz. Mazlum çocuklar için en son ağzını açabilecek kişiler, sizlersiniz.