Cumhurbaşkanı Erdoğan İslami Finans Zirvesi'nde konuşuyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:

"Zirve'nin ülkemiz, bölgemiz, ekonomimiz insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye, Albaraka Zirvelerine ilk kez evsahipliği yapıyor. Dünyanın 75 farklı ülkesinden yaklaşık 1500 den fazla katılımcıyı zirve münasebetiyle Türkiye’de misafir edeceğiz. Ülkemizde İslami finans ve katılım sektöründe ivme kazandıracağına inanıyorum. Kıymetli fikirleriyle zirveye katkı sunan tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum.

Geçen sene hizmete açtığımız İstanbul finans merkezi bu çabalarımızın sembolü oldu. İstanbul’un İslami finans alanında büyük bir potansiyel sahip olduğunu uluslararası yatırımcılar da tastik ediyor. Global ölçekte İslam ekonomisine yönelik hizmet ve ürün pazarlarının keşfedilmesine zirvenin yardımcı olacağı kanaatindeyim.

"DÜNYAMIZ KÖKLÜ BİR SÜRECİN İÇİNDEN GEÇİYOR"

Son yıllarda dünyamız köklü bir sürecin içinden geçiyor. Şunu çok net görebiliyoruz. Uluslararası sistemde denge kaybolmuş, istikrarsızlık ve kaos dünyanın hakim rengi haline gelişmiştir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kimleri yargılayabilir? Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kimleri yargılayabilir?

İsrail’in yaklaşık 8 aydır dünyanın gözü önünde işlediği katliamlar mevcut kurumlara olan güveni sarsmıştır. BMGK başta olmak üzere dünyada nizamı sağlamakla mükellef ülkelerin çarpık yönetimi bir kez daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dünyada zulmün önüne geçecek bir mekanizma yoktur. Yıllardır bize anlatılan kurumlar büyük bir zaaf çiziyor.

Türkiye olarak uzun süredir bu duruma dikkat çekmekteyiz. Küresel sistemin tüm unsurlarıyla günümüz gerçekleriyle dizayn edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Rusya- Ukrayna savaşı ve Gazze  soykırımıyla birlikte artık bu kaçınılmaz olmuştur.

"GÜVENLİĞİN OLMADIĞI YERDE DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK OLMAZ"

Afrika’da onca yeraltı kaynağına rağmen insanlar ölüyorsa, Suriye’de, Yemen’de kan akmaya devam ediyorsa Gazze’de onca insan katlediliyorsa, her yıl binlerce umut yolcusu son nefesini çöllerde veriyorsa kimse kendini emniyette hissedemez, gece başını yastığa rahat koyamaz. Güvenliğin olmadığı yerde demokrasi ve özgürlük olmaz. Küresel sistemin elitleri bu tabloyu duymazdan geliyor.

İnsanlık olarak hem kendimizin hem evlatlarımızın müreffeh bir dünyada yaşamasını istiyorsak sorun üreten sistemden vazgeçmeliyiz. Bunun yerine daha dengeli, daha kuşatıcı bir sistem için hep beraber el ele vermeliyiz. Hangi inanca kültüre mensup olursak olalım bunun için mücadele etmemiz gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum.

KÜRESEL BORÇLULUK YILIN İLK ÇEYREĞİNDE REKOR TAZELEDİ

2008 krizinden sonra borca ve faize dayalı finansal mimari krizi ortadan kaldırmaya yönelik gerekli adımları atmadı. Sistemin yapısal sorunları ortaya çıkmasına rağmen süreç geçici yöntemlerle yönetilmeye çalışıldı. Geldiğimiz noktada küresel finans mimarisinin oldukça kırılgan yapıda olduğunu süreci doğru okuyan herkes kabul ediyor.

Küresel borçluluk  yılın ilk çeyreğinde rekor tazeleyerek 315 trilyon seviyesine ulaştı. Tahminler borçluluğun daha da artacağını tahmin ediyor. Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesin toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip. Alttaki %502lik kesimin küresel servetten aldığı pay ise %1’i dahi geçmiyor. Afrika’dan Asya’ya milyarlarca insan 1 avuç refahı, şatafatlı hayat sürmesi için adeta seferber olmuştur.

TÜM İNSANLIĞA HİZMET EDECEK POTANSİYELE SAHİPTİR

Zayıfı daha zayıflatan, fakiri daha da fakirleştiren bu sistemin dertlerimizde derman olamayacağını artık hepimiz kabul etmek zorundayız.

İslam İktisadı ekonomik büyümenin yanı sıra adalet, sosyal refahı ve çevreyi de gözetmektedir. İnsanı ve ahlaki değerleri varlığa dayalılığı ve risk merkezi paylaşımı merkezine koyan, pozitif sosyal etki oluşturmayı hedefleyen katılım finans tüm insanlığa hizmet edecek potansiyele sahiptir.

Günümüzdeki bankacılık payı %9’a ulaştı. Katılım finansın halen arzu ettiğimiz seviyenin gerisinde olduğunu itiraf etmek zorundayım. Biz yastık altı denilen sistem altı tasarruf kültürüne sahibiz. Bizim insanımız zor günlerinde gelirinin bir kısmını biriktirir, tasarruf eder. Yastık altı tasarrufların ekonomiye kazandırılmasını hep arzu ettik. Finans kurumlarımızı bu konuda politika geliştirmeleri için hep destekledik. Ama bunda tam anlamıyla muvaffak olamadık. Kurumlarımız, toplumu ikna edici finansal ürünler geliştiremedi. Bu alanda bilgiden ziyade eskiden kalma ön kabullerle devam edildiğine üzülerek şahit oluyoruz.

AYRINTILAR GELİYOR

Editör: Berfin Bitirim