Nefse dayalı yönetim şekli olan demokrasinin kaynağı Batı medeniyetidir.
Küresel terörizmin ve emperyalizmin temsilcisi de yine Batı’dır.
Küresel emperyalist ülkeler, aslında teröre karşı değiller; kendilerinin dostu olmayan teröre karşılar. Onun için sayısı bilinmeyen belki de yüzlerce terör örgütü kurup mevcut birçok terör örgütlerine de destek vermekteler. Ülkelerin yapılarına göre etnik ve mezhepsel sorunlar çıkartıp, Batı kurgulu uzaktan kumandalı terör örgütleriyle halkları birbirlerine kırdırıyorlar.
Bunun sonucunda milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarcasının sakat ve çaresizlik içerisinde kalmasına, yerlerinden yurtlarından göçmesine sebep olmuştur.
Dünya imparatorluğu düşleyen ABD’nin istihbarat teşkilatı CIA’nın eski Başkanı, General Hayden; “Dünyada giremediğimiz delik kalmayacak” demişti.
ABD’nin İslâm Coğrafyasına yönelik emperyal amaçlı saldırılarının, işgallerinin ve terör örgütleriyle işbirliği projelerinin altında hep patronu/kılavuzu Siyonistlerin imzaları ve istekleri var. İsrail de bilinen en acımasız terör devletidir.
Hedefleri, Yahudi ve Hıristiyan Siyonistlerin öncülüğünde ABD-İsrail Dünya İmparatorluğu kurmak. Kılavuz İsrail ve taşeron ABD, emperyal amaçları için bütün yeryüzünü savaş, işgal ve göçe gark ederek, kan ve gözyaşıyla kirletiyorlar.
Bugünkü maddî refahını emperyalist ve sömürgeci politikalarına borçlu olan Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin, sömürdükleri ve işgal ettikleri toprakların tarihî eserlerini kendi ülkelerine kaçırdıkları bilinen bir gerçektir.
Burada da görüldüğü gibi Amerika ve Batı, “Size insan hakları ve demokrasi getireceğiz.” diyerek sömürdüğü, işgal ettiği toprakların yer altı ve yer üstü tüm kaynaklarını, hatta tarihi eserlerini bile çalıp kendi ülkelerine götürmektedirler. Çaldıkları yüzbinlerce tarihi eserleri Batı’nın çeşitli müzelerinde sergilemektedirler.
Mesela, Gaziantep’in Nizip ilçesi Belkıs yöresindeki Zeugma Antik Kenti’nden 1965 yılında çalınan “Çingene Kızı”nın paha biçilmez 12 parçası ABD’de ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin geri almak için 2012 yılında başlattığı hukukî süreç 2018 yılında sonuç verdi.
Çalınan eser Gaziantep’te bulunan Zeugma Mozaik Müzesi’ne tekrar getirildi.
Sömürgeciler doğrudan ya da dolaylı olarak ele geçirdikleri basın yayın organlarını kullanarak olayları çarpıtıp, yalanlarını gizleyip, demokrasi ve özgürlük çığlıkları atarak çoğunlukların iradesini yönlendirip sömürgeciliklerini sürdürüyorlar.
Avrupa medeniyeti dedikleri Batı dünyasının inşa ettiği yönetim şekli olan demokrasi, tamamen koca bir yalandan ibarettir.
Demokrasi, dünyayı kontrolünde tutmak maksadıyla Batı’nın, satranç tahtasında öne sürdüğü piyondan başka bir şey değildir.
Sömürgeci Batı toplumları, Batı dışı toplumları uzun bir süre açık ya da örtülü askerî ve sivil diktatörlükler üzerinden yönlendirmeyi başarırken, bir müddet sonra çeşitli siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri üzerinden oluşturmaya başladılar. Aslında, bu yöntem daha etkili ve sevimliydi.
Çünkü Batı dışı toplumların ahalisi, sözde demokrasi pratiği ile bir taraftan eski zalim yönetimlerden kurtulduklarını zannediyorlar, bir taraftan da nefret ettikleri Batılı ülkelere karşı derinden derine minnet duyguları besliyorlardı.
Aslolan ise her hâlükârda Batı dışı toplumlarda, Batılı iktidar seçkinlerinin ve küresel güçlerin arzu ettiği bir istikamette yönetim mekanizmalarının oluşturulmasıydı. Yerel işbirlikçiler, piyonlar ve hainler dünyanın her köşesinde sömürgecilerin işini kolaylaştırıyor. Dede Korkut’un da dediği gibi: “Kahpe içerden olunca kapı kilit tutmaz oğul!”
Toplumun önünde giden bu insanların yönlendirilmesi demek, toplumların sömürüye hazır hale getirilmesi demektir.
Küresel çetelerin sömürü düzenleri, sömürgeleştirilmeye yatkın aydın dediğimiz bu zihniyetlerin üzerine bina edilmektedir. Bizler bu tür aydınlara ‘sömürge aydınları’ diyoruz. Batılı küresel emperyalist güçlerin, hedeflediği ülkelere iki yüzyıldır uyguladığı yöntem ve metot budur. Bu sömürge aydınlarına göre değerlerimizden uzaklaştıkça Batılılaşıyoruz, çağdaşlaşıyoruz ve gelişiyoruz. Kendi değerlerini reddetme, ilerleme ve modernleşme aracına dönüşmüş durumda. Böylelikle Batı’nın istediği zemine oturuyoruz, kurdukları demokrasi tuzağına düşüyoruz.