DEMOKRASİ VE ANTİK YUNAN MEDENİYETİ

Antik Yunanistan, bugünkü Yunanistan toprakları ile çevresinde yaşayan toplumların kurduğu devlet ve uygarlıkların, MÖ 756 ile MÖ 146 tarihleri arasında hüküm sürdükleri bölgenin adı. 
Atina, Sparta, Tebai ve Nakşa gibi büyük şehirler kurmuş, Eshilos, Aristofanes, Evripides, Sofokles, Aristo, Eflatun, Sokrates, Herodot ve Ksenofon gibi büyük filozofları yetiştirmişlerdir. 
Çok tanrılı din inancının hâkim olduğu, toplumun sınıflara ayrıldığı,  Antik Yunan medeniyeti Batı medeniyetlerinin temeli olarak kabul edilir. 
Antik Yunan toplumu köleci bir toplumdu. Köleler, sosyal ve ekonomik hayatın ayrılmaz bir parçasıydılar. Yunanlılar bu kurumu adalet, insanlık hislerine aykırı görmedikleri gibi, en yüksek fikir adamlarının pek çoğunun eserlerinde de hür insanların köle edilmesi ve kölelik kurumuna karşı olduklarına dair en küçük bir belirti yoktu. Antik Yunan filozoflarından Eflatun (Platon) ve felsefe tarihinin en büyük düşünürlerinden biri olan Aristo bile köleliği meşru göstermeye çalışmıştır. 
Atina'da halk, vatandaşlar, yabancılar ve köleler olarak üçe ayrılıyordu.  Klasik Yunan Uygarlığında ele geçirilen şehirlerin askerlik çağındaki erkekleri kılıçtan geçirilip kalan şehir halkı köleleştirilirdi.
Köle, tüm haklardan yoksundu. Köle alınır, satılır ve rehin edilirdi. Bir mülk ve insan ile hayvan arası bir varlık olarak kategorize edilmişti. Efendi köleye sınırsız ceza vermek ve onu terbiye etmek hakkına sahipti. Köle vahşidir, köleye işkence edebilir, haklı(!) nedenlerle onu öldürebilirdi.
Kölelik kişinin yabancılaştırılarak ve genellikle haysiyetsizleştirilerek sürekli ve vahşi bir tahakküm altına alınmasıdır. Köle efendisi tarafından sürekli ve kasıtlı olarak aşağılanır. Cinsel sömürüye tabi tutulabilirlerdi. Yabancılaştırılmıştır, sosyal kimliği olmayan bir yabancıdır. 
Atina'da her ayın ilk günü köle pazarları kurulurdu. Köleler çıplak olarak bir kürsüye çıkarılır, satışa arz edilirdi. 
Antik Yunan ekonomik refahı ve siyasal demokrasisi önemli ölçüde kölelerin sırtında duruyordu.
Nasıl ki demokrasinin çıkış yeri Antik Yunanda, demokrasi, kölelerin üzerinde yükseliyordu, çağımızda da küresel çetelerin demokrasi ihracı mazlum milletlerin işgal, savaş, kan ve gözyaşının üzerinde devam ediyor.
Yunan kabilelerin kurmuş olduğu Yunan şehir devletleri demokrasinin ilk temellerinin atıldığı yerlerdir.
M.Ö.594 yılında Solon yasaları ile demokrasiye ilk adım atılmış. Yunan demokrasisi de Yunan mitolojisinin etkilenmiştir. Solon, Atinalı bir devlet adamı ve şairdir. 
Demokratik haklar genellikle sosyal sınıf ayrımına göre şekillenirdi ve güç elitlerin elindeydi.
Mecliste kadınlar, köleler ve o şehir devletinde doğmamış olanlar oy verme hakkına sahip değildi.
Demokrasi, ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak Batı’da en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. 
Bu medeniyetlerde kadınlar küçümsenmiş, doğurmak ve ev işi yapmaktan başka bir işe yaramayan varlıklar olarak benimsenmiştir. Hiçbir yasal yetkileri yoktu ve asla bir mal edinemezdi. 
Antik Yunan medeniyetinde sapıklık oldukça yaygındı. Bu durum bu medeniyetlerdegünlük hayatın bir parçası sayılırdı.  
Tarihte bilinen ilk genelev M.Ö.6. yy da Atinalı devlet adamı demokrasinin ilk yasalarının koyucusu Solon tarafından açılmıştır. Bu devlet eliyle ve devlete ait bir evdi. Başlarında da bir memur vardı. Kazancı devlet alıyordu. 
Günümüz demokrasilerinde de zina, kumar ve uyuşturucu bireysel bir tercih olarak değerlendirilmekte, temel hak ve özgürlüklerin bir parçası olarak kabul edilmektedir.Demokratik devletler,bu faaliyetleri vergilendirerek büyük gelirler elde etmektedir.
Görüldüğü gibi, demokrasi cephesinde değişen yeni bir şey yok.