Deniz Harp Okulunda Ramazan!-1

İhanet bildirisine imza atan amirallerin önemli bir kısmını tanıyorum. Bir kısmı ile donanmada birlikte görev yapmışlığımız vardır. Askeri vesayet ve darbe özlemi içindeki bu insanları tanımak için makalelerimden ve “Bahriye’de 15 Yıl” isimli kitabımdan istifade edebilirsiniz.

12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 döneminde bu bildiriye benzer çok demeçlere şahit olmuş birisi olarak yaşamış olduğum hatıraları elimden geldikçe ve dilim döndükçe yazmaya çalışıyorum. Allah ömür verirse devam edeceğim. Zira ülkemizin en önemli kurumlarından birisi olan Deniz Kuvvetlerimizi tanımak ve sorunlarına çözüm bulmak gerekiyor.

Deniz Kuvvetlerimizin kaderi amirallere bırakılmayacak kadar önemlidir. Çünkü bu amiraller özellikle darbe dönemlerinde özenle yetiştirilmişlerdir. Üstelik hürriyet, din ve vicdan özgürlüğünden habersizdirler. Faşist ve inançsız bir askeri eğitime maruz kalmışlardır. İşte benim yazmış olduğum hususlar denizde bir katre nevinden olup sadece genel bir kanaat vermek içindir.

Hazır mübarek ramazan ayı gelmiş iken askeri okulda nasıl oruç tutabildik bunlara değinmek istiyorum. Askeri okul yaşamı ve idarecilerin empoze etmeye çalıştığı düşünce ve değerler bilinirse; 104 amiralin imza atmış olduğu bu ihanet bildirisinin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum.

Deniz Harp Okulundaki ilk öğrencilik yılımı ve 1983 yılındaki ramazan ayını unutmak mümkün değildir. Bu mübarek ayda oruç tutmak Türk öğrencilere yasaklanmış yabancı öğrencilere ise serbest bırakılmıştı.

Heybeliada’da yaşadığımız bu ramazanın iftar yemekleri benim gibi 15-20 kişi için çok farklıydı. Çünkü yasağa rağmen oruç tutuyor ve askeri okul idaresine resmen kafa tutuyorduk. Üstelik daha birinci sınıf öğrencisiydik.

İftar yemekleri hiçbir yerde bu kadar lezzetli değildi. Aradan 38 yıl geçtiği halde tadı hala damağımda durmaktadır. Bu kadar lezzetli olmasının sebebi sanırım doğru bir amaç için yaptığımız mücadele idi.

Değerli Hocam Niyazi Beki anlatmıştı; arpa ekmeği ile oruç açtığını ve bu ekmeğin ne kadar lezzetli olduğunu ancak ramazan ayında fark etmişti. İşte bende bir ramazanda gerçek lezzet ve iştahı tanıma fırsatı buldum.

Yemeklerdeki lezzet deyince insanın aklına bir ziyafet sofrası gelir. Lakin o büyük ziyafet sofralarında gerçek lezzet fark edilmez. Ancak ramazan gibi ibadetler sayesinde insan, gerçek iştahı ve lezzeti fark edebilir. İşte bunun delili o ramazanda doğru dürüst yemek bile yememiştik.

Birkaç bisküvi ve çay ile oruç açıyorduk. Bahriye Mektebine o yıl girmiştik ve ne yazık ki okul idaresi Kenan Evren’in diktatörlüğünde her türlü dini emirleri yasaklayabilme cesareti gösteriyordu.

O yılki komutan önceki yılda olduğu gibi oruç tutmayı yasak etmişti. Yıllarca hiç ara vermeden oruç tutmuş biri olarak bu durumu çok tuhaf ve acımasız olarak karşılamıştım. Ama ne olursa olsun orucumu tutmaya da kararlıydım. Zorla yedirip engel olacak değillerdi ya?