Düşmana oldukça büyük zararlar vermişse de Muson fırtınaları gemilerine düşmandan daha fazla zarar vermişti. Öyle ki Yaz Musonlarında meydana gelen şiddetli lodos fırtınaları yani güneybatı rüzgar ve dalgaları; Osmanlı savaş gemilerini Hindistan kıyılarına kadar sürüklemiştir.
Filonun çoğu gemisi fırtınada batsa da yine de elde kalan gemilerle sahile ulaşır. Fakat gelin görün ki gemiler öylesine yıpranmış ve hasar almıştır ki bu gemilerle deniz yolundan Süveyş’e gelmek artık mümkün değildir.
O tarihte Müslüman Hint Devletlerinin yöneticileri ile görüşmeler yaparak bir şekilde Osmanlı Devleti ile haberleşme imkânı sağlar. Devlet ise kendisine Hindistan’daki bu devletler ile diplomatik ilişki kurulması konusunda yetkiler verir.
Bunun üzerine Hindistan’ın devlet yöneticilerine ait mektup ve hediyelerini alarak karadan İstanbul’a doğru yola çıkar. Fakat yolda başına gelmedik iş kalmaz. Bölgede isyan eden bazı topluluklar ile savaşlara dahi katılır. Defalarca tehlikeli durumlara düşerek denizcileri ile birlikte ölümün eşiğinden döner. Fakat Allah’ın izni ile dört yıl sonra İstanbul’a dönmeye muvaffak olur.
Onlarca gemiden meydana gelen donanmasını kaybettiği halde Piri Reis’in aksine Padişah’tan iltifat görür. Malumunuz Piri Reis, Muscat Sultanlığını yağmaladığı gerekçesi ile idam edilmiştir.
Seydi Ali Reis, başından geçen olayları kitap haline getirir. Bu kitabın dilden dile dolaşmasıyla insanın başından geçen türlü türlü musibetlerden dolayı uzun yıllar boyunca “Seydi Ali halleri” deyimi kullanılmaya başlar.
İşte Seydi Ali Reis’in başına geldiği gibi bende gemimi kaybetmiş kara yolu ile değil de hava yolu ile ülkeme dönmüştüm. Olayları anlattığım zaman bana çok acı vermiş olsa da işte bu zorlu sefere de bir parça değinmeye çalışayım.
Bundan 12 yıl önce Hindistan’daki bir limandan 24 bin ton demir cevheri yüklemiş Pakistan’a doğru yol alıyorduk. Yaz Musonları oldukça etkiliydi. Hindistan’ın güneyini geçtikten sonra karayel rotasına doğru yol almaya başladık. Gemimiz oldukça eski bir gemiydi. Tersane bakım süresi gelmişti ve bir an önce tekne onarımına girmesi gerekiyordu.
Gemimizi tam yüke yakın bir tonajda yüklemiştik. Ambarlarımız kapasitelerine uygun bir şekilde yüklenmiş olsa da şiddetli fırtına gemiyi çok yıpratıyordu. Yolun yarısını aşmıştık fakat gemi yaşam yerinin hemen ön tarafından teknenin yırtılmaya başladığını hissetmiştim. Kontrol edince geminin su almaya başladığını gördüm. Bu şekilde yola devam etmemiz imkânsızdı. Geminin sahipleri ile uydu telefonundan irtibata geçerek gemiyi terk etme kararını vermiştim.