İstanbul, İzmit ve Bursa gibi Türkiye’nin en fazla nüfus yoğunluğuna sahip olan ve sanayi merkezlerini barındıran şehirleri Marmara Denizi’nin kıyılarına ev sahipliği yapıyor. Marmara, on milyonlarca nüfusun yarattığı kirlilik ile baş edemiyor. Türkiye, kirlilik sonucunda müsilaj başta olmak üzere çok sayıda ekolojik sorunla karşı karşıya.

Denizlerde görülen müsilajın yanı sıra renklenmeler ve kötü kokular da dikkati çekiyor. Marmara Denizi’nin uzandığı Ege’nin incisi İzmir’in Karşıyaka ilçesi civarında denizin rengi yeşile, Balçova ilçesinde ise kahverengiye dönmeye başladı. Denizde renk değişimi ile birlikte kötü koku yayılımı da meydana gelirken gelişmeler vatandaşları da endişelendiriyor.

DENİZLER FOSEPTİK OLARAK KULLANILIYOR”

Uzmanlar sıcaklık artışının yanı sıra insan kaynaklı aşırı kirliliğin plankton patlamalarına neden olduğunu ve bu durumun renk değişimi sonucunu doğurduğunu vurguluyor.

Denizlerdeki renk değişimlerinin mavi, yeşil, kırmızımtırak ya da beyaz şekilde görüldüğüne dikkati çeken Prof. Dr. Yaşar Doğan, “Türlere göre değişir bu renkler. Yani planktonların ölüleri nedeniyle oluşan bir renk bu. Maalesef ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi şu anda denizlerin foseptik olarak kullanılması.” diyerek yaşanan durumu özetledi. Prof. Dr. Doğan ayrıca derelerin altının betonlanmasının da kirliliğin bir sebebi olduğuna dikkati çekti.

OLİMPİYATLAR HALİÇ’İN LAĞIM ÇUKURUNDA MI YAPILACAK?

Yapılan ıslah çalışmalarının ardından gözle görülür bir düzelme yaşanan ‘Altınboynuz’ Haliç, siyaha büründü ve yeniden kokmaya başladı. Kirliliğin artmasının ardından yeniden ortaya çıkan müsilaj, Haliç’teki son durumun nedenleri arasında görülüyor.

Haliç'in kanalizasyon atıkları ile dolduğunu vurgulayan İstanbul Çevre Konseyi Genel Sekreteri Zafer Murat Çetintaş, “Haliç'te havadan çekilen fotoğraflara baktığımız zaman açık bir şekilde kanalizasyon atıkları olduğu gözüküyor. Denize girmek mümkün değil. Haliç bitmiş vaziyette. Kıyılarında mesire alanları yapılarak paralar harcandı ancak kokudan kimse duramaz orada. Haliç'i tekrar canlandırmak için bir o kadar daha para harcamaları gerekiyor. Ayrıca bu atıklar Marmara Deniz'ine akıyor. Bu kirlilik, müsilajın en önemli nedenlerinden birisidir. Bunu yapan, belediyeler ve İSKİ gibi kurumlardır. Avrupa olimpiyatları yapılacak. Bunu Haliç'in lağım çukurunda mı yapacağız?” diyerek Haliç’in içler acısı durumuna vurgu yaptı.

Liste güncellendi! İşte taklit veya tağşiş yapılan gıdalar Liste güncellendi! İşte taklit veya tağşiş yapılan gıdalar

DENİZLERİMİZ YENİ BİR ÇEVRE FELAKETİ İLE Mİ KARŞI KARŞIYA?

Deniz bilimleri ve mühendisliği alanında akademik faaliyetleriyle Türkiye’nin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nde yaşanan çevre felaketinin insan eliyle yaratıldığına dikkat çekti. Prof. Dr. Sarı, “Müsilaj, Marmara Denizi ile kırk yıldır kurduğumuz yanlış ilişki sonucunda ortaya çıktı. O yanlış ilişki değişmediği için müsilaj kesinlikle tekrar edecektir.” dedi.

İNSAN ATIĞI MARMARA’YA AKIYOR

Müsilajın bir sonuç olduğuna dikkati çeken Prof. Sarı, “Müsilaj; küresel iklim değişikliğine bağlı olarak deniz yüzey sıcaklıklarındaki aşırı artış, Marmara Denizi'nin orijinal yapısı, üçlü tetikleyici olan kirliliğin etkisiyle felaket boyutunda ortaya çıkan bir ekolojik olay. Buradaki en önemli faktör bu üçlü tetikleyici dediğimiz iklim değişimine bağlı sıcaklıklardaki artış ve Marmara’nın yapısı. Bunlara müdahale edemiyoruz. Elimizde müdahale edebilecek bir parametre kalıyor: Marmara Denizi'nin kirlilik yükünü azaltmak. Marmara'nın çevresinde yirmi beş milyon insan yaşıyor. Atıklarının yüzde 52’sini arıtabildik ve geri kalan yüzde 48’i hiç arıtılmadan Marmara Denizi’ne akıyor!” ifadelerini kullandı.

“TASARRUF” ADI ALTINDA FELAKET

Prof. Dr. Sarı ‘tasarruf’ adı altında yapılanları şöyle aktardı: “Marmara’da ikili akıntı sistemi var. Alttan Akdeniz'in suları Karadeniz'e doğru… Şimdi, Karadeniz'in suları İstanbul Boğazı'ndan gelip Akdeniz'e doğru akıyor. Bu orijinal akıntı sistemini kullanıp arıtma tesisi yapma zahmetinden kurtulalım demişiz. O günden beri ne kadar atık varsa bu şekilde Marmara Denizi'ne boca etmişiz.”

İSTANBUL BOĞAZINDA VE KIYILARDA DENİZİN RENGİ NEDEN DEĞİŞTİ?

Şu anda Marmara Denizi kıyılarında, İstanbul Boğazı'nda gördüklerimizin 2021’de gördüğümüz müsilaj olmadığını belirten Prof. Dr. Sarı, “Bunlar azot ve fosforun kirlilik sonucu denizde akmasıyla aşırı çoğalmasının bir sonucu meydana gelen alg patlamaları. İstanbul Boğazı'ndaki köpük akımı ile Karadeniz Bölgesi’ndeki aşırı azot, fosfor yükünün sonucunda ortaya çıkan kirliliğe neden olan alglerin çoğalmasıyla ilgili. Marmara Denizi kıyılarında pembemsi, kırmızımsı, turuncumsu renklenmeler kirliliğin çok olması sonucu ortaya çıkan bir durum ve devam ederse deniz canlılarına zararlar verecektir.” dedi.

“İNSAN DOĞANIN SAHİBİ DEĞİL, PARÇASI”

Pandemi sürecinde insanların evlerine kapandığı dönemde Marmara Denizi’nde kirlilik ve buna bağlı sonuçlar azalmıştı. Konuyla ilgili olarak insanların doğayla kurduğu yanlış ilişkiye dikkati çeken Prof. Dr. Sarı, insanın doğaya hükmedemeyeceğini belirterek uyarılarda bulundu.

Prof. Dr. Sarı, insanların “Tanrı” rolüne bürünerek doğada neden olduğu tahribatları şöyle özetledi:

“İnsan doğanın parçası olduğunu unuttu. Doğanın sahibi gibi davranıyor. İnsan kendisini doğanın hâkimi zannediyor. İnsan doğaya hükmedemez. Pandemi aslında böyle olmadığının en net göstergesidir. Gözünüzle göremediğiniz mikro organizmalar bütün dünyayı etkiledi ve insan baskısı kalkınca doğa yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Böyle bir duruma ihtiyacımız olmadan doğanın sahibi değil, parçası olduğumuzu hatırlarsak bundan kurtulabileceğiz. Doğa tahmin edilemez. Öngörüler çerçevesinde doğaya dair bir şeyler söyleyebiliriz. Doğayla kurduğumuz yanlış ilişkiyi değiştirirsek, Marmara Denizi de nefes alır, doğadaki bütün canlılar ve organizmalar da nefes alır.”

MARMARA DENİZİ EYLEM PLANI NEDEN ÖNEMLİ?

Mustafa Sarı son olarak Marmara Denizi Eylem Planı’nın tam olarak uygulamaya konulamamasından rahatsızlığını dile getirerek eksiklerin giderilmesi hâlinde gerekli çözümlerin üretilebileceğini şu sözlerle ifade ediyor:

“Marmara Denizi Eylem Planı’nın, denizin rehabilite edilmesi için çok önemliydi. Bu eylem planının 14 maddesi kirlilik yükünün azaltılması ile ilgiliydi. Maalesef bunda başarılı olamadık.

İyi ve doğru yaptığımız şeyler var. Marmara Denizi'nin rehabilitasyonunu sağlamamız gerekiyor. Bunu yaparsak o zaman Marmara Denizi uzun sürede daha sağlıklı olacak.”

Muhabir: Merve Çoban