1. Günahlardan Dolayı: Helâk olan kavimlerin, günahları yüzünden cezalandırıldıklarını yukarıda âyetlerle belirttik. Başa gelen musibetler günahlardan dolayı da olabilir.
2. Bir Uyarı ve İbret: Sadece seller, depremler değil; diğer musibetler ve üzücü olaylar da ibret için olabilir. “Bizim onlardan daha önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır.”(Enbiyâ, 21/128) “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde fesad belirdi, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rûm, 30/41) Allah (c.c.) insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım musibetler vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Olur ki kötü gidişattan dönerler. Bu uyarılara aldırmazlarsa asıl cezanın âhirette olacağını âyetten anlıyoruz.
3. İmtihan: Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Biz sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey peygamber!) Sen sabırlı davrananları müjdele” (Bakara, 2/155) Dünya hayatı bir imtihan yeri olduğundan, çeşitli şekillerde imtihana tâbi tutulmaktayız. Varlık, bolluk, sıhhat gibi çeşitli imkânlarla imtihan olduğumuz gibi, çeşitli musibetler, üzücü olaylarla da imtihan olmaktayız. “Sabredenlere müjdeler olsun” buyrulmaktadır.
4. Keffâret: Günahı örten, gideren şey demektir. Hadis-i şerifte; Ebu Hureyre (r.a.)’dan Rasûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Müslümana fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, herhangi üzücü bir olay, sıkıntı oldumu, hatta vücuduna bir diken batsa Allah Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarını örter, giderir. (Günahlarına keffâret olur).” Müslümanların başına gelen musibetlerin günahlara keffâret olabileceğini bu hadisten anlıyoruz. Yine bir hadis-i şerifte: “Mü’minin hali hayrete değer doğrusu; Zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu, mü’minden başka hiç kimsede yoktur. Kendisine varlık isâbet ederse şükreder; bu onun için hayır olur. Darlık isâbet ederse sabreder; bu da onun için hayır olur.”
Bir başka hadis-i şerifte Cabir bin Atik (r.a.)’dan şöyle rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.s.): “Siz hangi şeyi şehitlik sanıyorsunuz?” buyurdu. Ashâb: “Allah yolunda ölümü şehitlik sayıyoruz.” dediler. Rasûlullah (s.a.s.): “Allah yolunda ölümden (yani öldürülenden) başka yedi şehitlik daha vardır:
1. Tâun (hastalığından)dan ölen şehittir,
2. Suda boğulan şehittir,
3. Zatürre hastalığından ölen şehittir,
4. Karın ağrısından ölen şehittir,
5. Yanarak ölen şehittir,
6. Yıkık altında (depremde) ölen şehittir,
7. Hâmile olarak ölen şehittir” buyurdu.
Hadis-i şerifte görüldüğü gibi, depremden dolayı da ölen şehittir. Tâbiî ki mü’min olması şartıyla. “Kâfir olarak ölenlerin amelleri boşa gitmiştir.”(Zümer, 39/65) Müşrik, kâfir, hangi hal üzere ölürse ölsün gideceği yer cehennemdir. Mü’min, muvahhid, müslüman olmak kaydıyla, insanın başına gelen, o anda çaresi ve tedavisi bulunmayan bir hastalık veya herhangi bir musibetten dolayı ölen kişi şehitlik mertebesine ulaşmış, Allah yolunda savaşıp şehit olan mü’min muvahhid mücâhidin ecri gibi bir ecre nâil olmuş olur... Yeter ki, iman noktasında sapasağlam olsun ve amel-i sâlihten yana hassas davransın!... Allah yolunda mücadele üzere olup, Allah’ın emirlerine göre davranarak Allah’ı kendisinden râzı etmiş olan mü’min bir kul, hangi halde ölürse ölsün, şehit sevabına nâil olarak vefat etmiş olur...