Hz. Peygamber doğru ve güvenilir bir kişiydi. Bütün peygamberler, elçilik görevine başlarken, ümmetlerine şu garantiyi vermişlerdir. “Ben size gönderilmiş güvenilir (emin) bir elçiyim.” (Araf, 7/68) Hz Peygamber, daha çocukluğunda kavminin takdirini kazanmış, kendisine “el-Emîn/güvenilir kişi” lakabı verilmişti. Herkes ona güvenir ve onun doğruluğunu kabul ederdi.
“Mü’min”, Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine inanan anlamına geldiği gibi, başkalarına güven veren ve güvenilen kişi anlamını da taşır. Öyle ise mümin, ahdine vefalı, anlaşmalarına sadık, sözü özü bir, dostluğuna güvenilen bir insandır. Bir müslümanın en belirgin özelliği güvenilir ve dürüst olmasıdır.
Peygamberimiz kendisine inanan insanlara güvenilir ve dürüst olmaları konusunda şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının güvende olduğu kimsedir.” (Tirmizî, İman, 12) Toplumu ayakta tutan en önemli değerlerden olan dürüstlük ve güveni hayatımıza ilke edinelim ve bu konuda peygamberimizi kendimize örnek alalım.
Doğru olmanın önemini Rabbimiz şöyle belirtiyor: “Allah şöyle buyuracaktır; Bu, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuştur. Onlar da O’ndan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.” (Mâide, 5/119)
Doğruluğun, dürüstlüğün mükâfatı cennettir; bu şekilde doğru olmanın önemi anlaşılmaktadır. Günümüzde bazı insanlara doğruluk tavsiye edildiğinde şöyle söylüyorlar. “Doğru olmak fayda vermiyor, insanlara iyilik yapmayacaksın; kime iyilik yaparsan ondan kötülük görürsün” gibi çok yanlış sözlere şâhit oluyoruz.
İnsanlar arasında güven, sevgi ve saygının artması doğrulukla, iyilikle mümkündür. İyilikler de kişiyi cennete götürmektedir. Dolayısıyla hem doğru olmak, hem de doğrularla beraber olmak gerekmektedir: “Ey iman edenler, Allah’ın emrine uygun yaşayın. Aykırı davranmaktan sakının ve doğru olanlarla beraber olun.” (Tevbe, 9/119)
Doğruluk ve güven, hem dünya ve hem de ahiret için vazgeçilmez iki ilkedir. Doğruluğun yeri kalptir, iyi niyetli, ihlâslı ve samimî olan insanın inancı da sağlamdır. Niyeti ve inancı bozuk insanin sözleri ve işleri de bozuk olur. Bu sebeple insan önce doğru bir inanca sahip olmalı, sonra bu inancını söz ve davranışlarına yansıtmalıdır. Fert ve toplumun başarı ve mutluluğu, doğru ve güvenilir olmalarına bağlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) son derece güvenilir, özü sözü doğru, hayatında hiç yalan söylememiş, kimseyi aldatmamış örnek bir şahsiyettir. Peygamberimizin de örnek olarak gösterdiği gibi; özümüzde, sözümüzde, ailemizde, ticaretimizde kısaca bütün davranışlarımızda dürüst, güvenilir ve dosdoğru olmaya çalışmalıyız.
Peygamberimiz şöyle dua ederdi; “Allah’ım! Senden hep doğru yolda yürümeyi, emirlerine uyup, yasaklarından kaçmayı, iffetli olmayı ve gönül zenginliği kazanmayı isterim.” (Müslim, Zikir 72) “Allah’ım! Beni senin doğru yoluna ilet! Nefsimin şerrinden beni koru.” (Tirmizi, Deavât 70) Bu itabarla Hz peygamber (s.a.s.) gibi her konuda doğru dürüst ve güvenilir bir kişi olmaya gayret edelim. Ne mutlu doğru, dürüst ve güvenilir bir kişi olanlara!