Ali Can Tiryaki - Aslında Özel
Doğu Akdeniz, son yıllarda hem jeopolitik hem de enerji kaynakları açısından büyük bir stratejik öneme sahip. Ancak son dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis'in izlediği popülist ve tehlikeli politikalar, bölgedeki dengeleri Türkiye aleyhine değiştirebilecek gelişmelere yol açıyor. Türkiye için bu gelişmeler, Doğu Akdeniz’deki varlığı ve çıkarları açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.
GÜNEY KIBRIS’A ASKERİ YIĞINAK!
Hristodulidis’in liderliğinde Güney Kıbrıs, İsrail ile sıkı bir iş birliği içerisine girerek, adeta bir askeri üs haline geldi. ABD, Fransa, İngiltere, Kanada, Almanya ve İsveç gibi ülkeler, Güney Kıbrıs limanlarını ve kara bölgelerini askeri varlıklarıyla doldurmuş durumda. Bu ülkeler, Lübnan’daki diplomatik altyapılarını bile Güney Kıbrıs’a taşıyarak, adayı Doğu Akdeniz’de bir stratejik merkez haline getiriyor.
TÜRKİYE İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT
Bu durum, Türkiye için ciddi bir tehdit anlamına geliyor. Çünkü Doğu Akdeniz’de artan bu askeri yığınak, Türkiye’nin bölgedeki hareket kabiliyetini kısıtlayabilir ve deniz yetki alanlarına yönelik tehditleri artırabilir. Ayrıca, Hristodulidis’in izlediği bu politika, Türkiye’nin bölgedeki enerji kaynaklarına erişimini engelleyebilir ve bölgesel dengeyi Türkiye aleyhine değiştirebilir.
BİR SAVAŞ RİSKİ Mİ?
Güney Kıbrıs’ta artan askeri varlık, sadece bir savunma stratejisi olarak görülmemeli. Bu durum, Türkiye için doğrudan bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Rum medyasında yer alan “Hristodulidis hükümeti savaşa razı olarak ülkeyi ateşe atıyor” yorumları, Güney Kıbrıs'ın bölgedeki gerginliği tırmandırma niyetinde olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin bu gelişmeleri yakından takip etmesi ve gerekli önlemleri alması hayati önem taşıyor.
HAKAN FİDAN UYARMIŞTI
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında Doğu Akdeniz’de tırmanan gerilim ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Ortadoğu’ya yönelik operasyonlar için bölgeyi kullanmasının doğurabileceği tehlikeler hakkında önemli uyarılarda bulundu. Fidan, Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ı hedef alarak, "Buranın ve Yunan adalarının Ortadoğu’ya yönelik operasyonlar için kullanılıyor olmasının ne Kıbrıs Rum Kesimi’ne ne Yunanistan’a faydası olur. Bizim tavsiyemiz, Yunanlara da söyledik, buralardan, bu işlerden uzak durması. Çünkü Ortadoğu’da devam eden savaşlara bu şekilde siz müdahil olduğunuz zaman, taraf olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de bulur. Zaten biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur" dedi.
TÜRKİYE’NİN SESSİZLİĞİ FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK Mİ?
Bu gelişmeler yaşanırken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye’den gelen açıklamaların sınırlı olması dikkat çekici. KKTC’de "ölüm sessizliği" hâkimken, Türkiye de Doğu Akdeniz’deki bu tehlikeli duruma dair henüz net bir strateji açıklamış değil. Ancak bu sessizlik, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını korumak adına ciddi bir stratejik hazırlık içinde olduğunun işareti olabilir. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını korumak için gerekli önlemleri almalıdır, aksi halde bölgedeki bu yeni güç dengesi Türkiye’nin aleyhine gelişebilir.
DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE İÇİN KRİTİK BİR DÖNEM
Doğu Akdeniz’de artan askeri yığınak ve Hristodulidis’in popülist politikaları, Türkiye için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Güney Kıbrıs’ın, İsrail ve Batılı müttefikleriyle geliştirdiği askeri iş birliği, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını tehlikeye atabilir. Türkiye’nin bu gelişmelere karşı sessiz kalmaması ve Doğu Akdeniz’deki stratejik varlığını korumak için gerekli adımları atması gerekiyor. Bölgedeki bu kırılgan denge, Türkiye’nin çıkarlarını korumak için kararlı ve proaktif bir strateji izlemesini zorunlu kılıyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye için tehlike çanları çalıyor ve bu dönemde atılacak adımlar, Türkiye’nin bölgedeki geleceğini belirleyecek.
Kaynaklar:
https://cyprus-mail.com/2023/11/18/cyprus-cannot-be-used-as-base-for-war-operations