Sözlükte; denemek, tecrübe etmek, sınamak anlamlarına gelen imtihan; İslâmî bir terim olarak; Allah Teâlâ’nın insanları dünya hayatında hayır ve şerle imtihan ederek, sabır ve teslimiyet gösterenleri âhirette mükâfatlandırması, isyan edenleri ise cezalandırması demektir. İnsan, her canlı gibi Allah tarafından bir amaç üzere yaratılmıştır. İnsanın yaratılış amacını ve kısa süren dünya hayatı boyunca nasıl bir ömür geçirmesi gerektiğini öğrenebileceği kaynak, Allah’ın kullarına bir rehber olarak indirdiği Kur’an’dır.
Nitekim Yüce Allah “Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” (Mü’minun, 23/115) âyetinde insanların belli bir amaç üzere yaratıldıklarını bildirmiştir. Allah Teâlâ insanları en iyi ve en güzel şekilde yaratmış ve dünyadaki her şeyi de onlar için var etmiştir: “O (Allah) ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara, 2/29)
Yeryüzündeki her şey insanlar için, insanlar da Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Allah Teâlâ bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56) Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insan, bu kulluğu yerine getirip getirmediğini tespit için imtihana tâbi tutulmuştur.
Dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, dünyayı ve insanları yoktan var eden Yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir:“O (Allah) hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2) Âyetten de açıkça görüldüğü gibi, dünya hayatı insanlar için bir imtihandan ibarettir. İmtihan ilk insanla başlamışır ve son insana kadar devam edecektir.
Peygamberler dahil, bütün mükellef insanlar bu imtihan meydanına çıkarılmış, akıllı olup büluğa eren herkes için imtihan başlamıştır. Bundan kaçmanın ve kurtulmanın imkanı yoktur. Kimseye haksizlik edilmez. İyilik yapan da kötülük yapan da karşılığını eksiksiz görecektir: “Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Ve kim zerre ağırlığınca Şer yapmışsa onu görür.” (İnsana ameli gösterilir, insan yaptığını görür). (Zilzâl, 99/7-8)
Rabbimiz bütün insanları dener. Herkesin denenme şekli, imtihanı ve araçları farklı olabilir. İyi insanlar sabırla ve Allah’ın dinine yardımla; kötü insanlar hidayete, iyiliğe, Allah yoluna davetle sınanırlar. Başına ‘belâ’nın, yani imtihanın nereden geldiğini anlayanlar onun gereğini yaparlar.
Böyle bir denemenin karşısında mü’min olanlar sabreder, Rablerine tevekkül ahlâkı kuşanarak O’na teslim olurlar. İnsanlar bu geçici dünyada sadece ve sadece imtihan için var olduğunu bilmelidır. Her insan imtihanla dolu bir ömür geçirdiğini, mutluluğun, huzurun, dünya ve âhiret saâdetinin, tâbi tutulduğu bu imtihanları başarmaya bağlı olduğunu iyi bir şekilde anlamalıdır.
İnsanlar, hayat boyunca çeşitli şekilde imtihan olmaktadır. Kur’an’da bu denemelerin hayırla olduğu gibi şerle, sevinç ve üzüntülerle de olabileceği bildirilmektedir: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz..” (Enbiya, 21/34-35)
Dünya hayatı imtihan yeri olduğundan dolayı, birtakım sevinç ve üzüntülerle imtihan olmaktayız. Başımıza gelen savaş, doğal afetler, hastalık, fakirlik, sevdiklerimizin ölümü gibi musibetler, birer imtihan olduğu için bunlara sabır göstermeli ve gereğinden fazla ya da gerçek anlamda üzülmemeliyiz.
Kadere iman, bu tür üzüntülere en güzel frendir. “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. (Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü “Allah, kendini beğenip böbürlenenleri kimseleri sevmez.” (57Hadîd, 22-23) Müslümanların yapacakları işler İslâmî ölçülere göredir.
Dolayısıyla sevindirici veya üzücü bir olay karşısında nasıl ve ne şekilde davranacağını bilirler ve ona uygun hareket etmeye özen gösterirler. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şerifinde şöyle bildirmiştir: “Mü’minin hali hayrete değer doğrusu, zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mü’mine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa şükreder, bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır.” (Müslim, Zühd 64)
Sabırlı olmak, zulme karşı sesiz kalmak değildir. Zülme karşı, teröre karşı gereken tepkiyi göstermek gerekir. Çünkü “Doğrusu Allah zulüm edenleri sevmez” (Şûrâ, 42/40) buyrularak zulmün her çeşidinden sakınılması istenmektedir. Bu itibarla zülüme karşı gereken tepki gösterilmesi gerekir. Rabbimiz Allah şöyle duâ etmemizi buyuruyor: ”Ey Rabbimiz bize dünyada da âhirette de iyilik, güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru” (2/Bakara, 201) Mü’min kişilerin başına bir üzücü olay geldiğinde, “bu bir imtihan gereğidir” der. Gereği ne ise onu yapmaya gayret eder. Yapılan hiçbir zalimlik–zülüm kimsenin yanına kâr kalmaz. Mutlaka er veya geç yaptığı kötülüğün, zulmün cezasını görür belasını bulur.