Tahran da 500 bin Sünni yaşamasına rağmen onlara Cuma namazını kılacakları bir Sünni camii için dahi izin verilmemektedir. Şii makamlar, onların cami isteklerini mevcut Şii camilerinde yapın diyerek reddetmektedirler.
Ülkemizde yaşayan Alevi kardeşlerimizi bu ırkçı ve fanatik Şia tehlikesine karşı korumak istiyor isek; çok gayret göstermemiz icap ediyor. İslam’ın temel konularında yani tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet konusunda ortak bir dil üretmeye çalışmamız; gereklidir. Aksi takdirde özellikle fıkıh konusunda ehli sünnete karşı tecavüz vaziyetini aldıklarında aynı Pakistan da olduğu gibi kutuplaşmalar ve çatışmalar olması tehlikesi vardır.
Ehli sünnete belki Şia kadar hatta daha fazla hücumu ise kendilerine Selefi adını veren “Vehhabiler” yapmaktadır. Bunlar kendilerine Vehhabi isminin verilmesini istemezler. Selefi Salihin olan büyük İslam cemaatinin ismini çalmaya kalkışarak “selefi” ismini kullanmaya çalışmaktadırlar. Aynı Şia gibi dünyanın her yerinde ehli sünnete karşı hücum ve düşmanlık içerisindedirler.
Vehhabilik propagandası bazı Arap ülkelerinde yapılmakta ve petrol zenginliğinden doğan serveti, maalesef Müslümanlar arasında nifak çıkarmak için kullanmaktadırlar. Osmanlı Devletinin yıkılmasında Araplar değil bu Vehhabi isyancılar rol almışlardır. Şimdi de Arab Baharı denilen özgürlük hareketlerinde karışıklığı fırsat bilerek Suriye, Libya, Tunus ve daha nice ülkede, evliya türbelerine bitişik camileri buldozerlerle yıkmışlardır. DAEŞ Terör örgütünün beslendiği ana akım işte bu Haricilerin günümüz modasına uyan kesimi olan Vehhabilerdir.
Vehhabiler ile Hariciler arasında bir çok ortak özellik bulunmaktadır. Maalesef birçok insan Haricilik propagandasını yaptığını bilmeden Selefi akımlara hizmet eder. Günümüzde ABD’nin en fazla yatırım yaptığı şiddet yanlısı guruplar çoğunlukla bunlar arasından seçilmiştir.
ABD bir taşla iki kuş vurmakta hem Müslümanlar arasında nifak çıkarmakta hem de Müslümanları “şiddet yanlısı” gibi gösterip İslam aleyhindeki propaganda faaliyetlerine hız vermektedirler.
Tarihselçi denilen ve son zamanlarda Kuran’a haşa! “Allah’ın kitabı ve sözü değildir” diyen iğrenç tutumlarını gördüğümüz diğer bir ehli sünnet düşmanı gurup ise başka bir akımdır. Bunlar Kuran’ın 300’den fazla ayetinin (muhkem, kesin hükümlü oldukları halde) bu zamanda geçerli olmadığını iddia ederler.
Aynı Şia’daki gibi takıyye yaparak ehli sünneti aldatmaya çalışırlar. İsrail, Siyonizm, Vatikan, Evangelistler, kapitalist ve derin güçler tarihselcileri desteklemekte ve bu sayede Müslümanlar arasında ayrılık ve çatışmalara gayret etmektedirler.
Bu cereyan daha ziyade namazsız, oruçsuz, fıkıhsız, şeriatsız, kısaca ibadetsiz bir İslam istemektedir. Arkalarına aldıkları ABD ve bazı Batılı ülkeler ile adeta yeni bir din peşinde çaba sarf etmektedirler. Fakat aklı başında doğru dürüst birkaç Müslüman’ı ise bulamamaktadırlar. Bununla birlikte en azından çıkardıkları fitne ve bölücü yaklaşımlara karşı tedbirli olmalı ve evlatlarımızı bu akımdan da korumamız gereklidir.