Sonunda Şam’daki Emevî Camisi’nde cuma namazı da kılmak nasip oldu. Canhıraş bir kalabalık ve coşkulu bir atmosferde cuma namazı eda edildi. Sadece ilk defa Emevî Camisi’nde cuma namazı kılmadım, aynı zamanda ilk defa ayakta cuma namazı da kılmış oldum.
İnsanlardaki coşku ve heyecan çok farklıydı. Atılan sloganlar, hamd ve şükür ifadeleri içeriyordu. Suriye halkının bir olduğu, çokça ve çok gür bir şekilde ifade edildi. Bir de Beşşar Esed meselesi var. Atılan slogan çok netti: ‘Halk Esed’in idamını istiyor.’
Emevî Camisi’nin yanındaki Selahattin Eyyübi ile yanındaki ilk Türk hava şehitlerinin kabrini ziyaret etmek de nasip oldu. Ne kadar duygulandığımı anlatamam. O yüzden Şam’a dönelim…
Şam’daki ortam genel olarak çok iyi. Emniyet ve güven ortamı hâkim. İnsanlar rutin hayatlarına dönüyor. Türkiye’nin Şam büyükelçiliğinin tekrar açıldığı günde, devlet daireleri ve bankalar da açılmaya başlandı. 12 yılın ardından Şam’daki büyükelçiliğimizde, tekrar Türk bayrağı göndere çekildi.
Bugün tek başıma Şam sokaklarında uzun uzun yürüyüşe çıkma fırsatım oldu. Çocuklar parklarda oynuyor, insanlar normal hayat telaşesi içindeydi. Dükkânlar ve mağazalar açılmış durumda. İnsanların kişisel özgürlüklerine karışılmıyor. Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi hareket ediyor.
Peki YPG terör örgütü ne yapıyor?
Tel Rıfat ve Menbiç’in terör örgütünden temizlenmesinin akabinde örgütün fırsattan istifade ele geçirdiği Deyrizor kent merkezi ve Fırat’ın batısındaki diğer bölgeler de Suriyeli muhaliflerin kontrolüne geçti. Fırat’ın doğu yakasında kalan Rakka bölgesi ve Deyrizor kırsalında ise çok ciddi halk hareketliliği yaşandı. Terör örgütü, sokaklara dökülen halkı dağıtmak için sivillere ateş açıp öldürdü.
Aslında bir nevi 2011 yılında tüm Suriye’de Esed rejimine karşı yapılan gösterilerin bir küçük versiyonu Fırat’ın doğusunda yaşanıyor. Buna ilaveten YPG’nin hâkim olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içerisindeki birçok YPG’li olmayan birlik de taraf değiştirip Suriyeli muhaliflere katıldı.
Nitekim Suriye’deki saha gerçekliği ve demografik gerçeklikler ortaya. Terör örgütünün devletçik projesi çökmüştür. Bölgenin %76’sı Arap. Esed rejiminin de gitmesiyle Şam’daki yeni hükûmetle beraber olmak istiyorlar.
Ancak sahadaki askerî momentum kaybedildi. Menbiç hattında geçici süreliğine imzalanan ateşkes ve Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Ankara ziyareti, momentumun kaçmasına yol açtı.
Şam’daki yeni hükûmet, yeni düzen oluşturmakla meşgul. HTŞ’ye bağlı birlikler, SMO ile beraber Deyrizor’dan YPG’yi çıkarsalar da şu an yeni bir cephe için erken olabilir. Türkiye’nin doğrudan desteklediği bir harekât yapılmalı veya halk hareketi üzerinden daha uzun süreli bir yöntem benimsenmeli.
Ama ABD hâlâ ısrarla terör örgütünü hayatta tutmaya çalışıyor. Rusya’nın çıktığı bölgelere, beş yılın ardından yeniden Amerikan askerleri konuşlandı. Ama bu çabanın, zaman kazanmaktan başka bir getirisi olmayacaktır. Akıbet belli: ‘Ya terör örgütü kendisini yok edecek ya da yok edilecek.’