Ergenlik dönemi bireyin kendisi ile ilgilendiği dönemdir. Bu, ergenlerin kaygılarının, sıkıntılarının çeşitliliğinden anlaşılır. Kaygı konularını şöyle sıralayabiliriz: Sağlıkla ilgili kaygılar: Yeterli uyumamak, gevşeyip rahatlayamamak, sakarlık, bedensel görünüm, sivilce sorunu, gerginlik, güzel ya da yakışıklı olmadığını düşünmek, kısa boylu olmak… Kişilik ile ilgili kaygılar: Kendini aşağı görme, kendine güveni olmamak, kendini yetersiz görmek, sık sık öfkeye kapılmak, küçük şeylere üzülmek, olayları ciddiye almak… Aile ve evle İlgili kaygılar: Kendisine ait bir odasının olmaması, arkadaşları ile dışarı çıkamaması, çocuk yerine konmak, ailenin arkadaş çevresine-tercihlerine-isteklerine karışması, özgürlüğünün kısıtlaması... Sosyal ilişkilerine yönelik kaygılar: Yeni tanıştığı insanlarla nasıl konuşacağını bilememek, yeterince arkadaş edinememek… Din ve ahlak konularındaki kaygılar: Ölüm korkusu, “Nerden gelip nereye gidiyoruz?” soruları, neyin yanlış neyin doğru olduğunu bilememek… Okulla ilgili kaygıları: Dikkatini toplayamamak, çalışma yöntemini bilememek, çalışırken hayal kurmak, derse kendini verememek, çalışmak isteyip de çalışamamak, kendini derste ifade edememek, etkili bir programın olamaması, not kaygısı, sınav kaygısı, uzun süre kendisini televizyondan, bilgisayardan ve internetten alamama, zaman kaybı… Meslek seçimi ile ilgili kaygılar: Hangi mesleği seçeceğini bilememek, Yeteneklerinin, ilgilerinin ne olduğunu bilememek, ailenin meslek seçimine karışması. Gencin kaygılarını azaltmak için ailesinin yapabileceği en büyük yardım; onu anlamak, sorunları konusunda yanında olduğunu hissettirebilmektir.
Ergenlik dönemi hem ergen için ve hem de ergenin ailesi için zor dönemdir. Anne-baba ile genç arasındaki birtakım problemler çıkmaktadır. Problemlerin çözümü ise ebeveyn ile ergen arasında etkili ve sağlıklı iletişim kurulmasından geçmektedir. Kuşak çatışmasının olumsuz ve sağlıksız boyutlara kadar erişmesini önlemek, sağlıklı ve iyi bir iletişim yoluyla gerçekleşir.
Günümüz gençliğin problemlerinden bir diğeri de ahlakî çöküntüdür. Genel anlamda, ahlakî bozulmaların temelinde dünyevileşme olgusu son derece önemlidir. Dünyevileşme, kendini dünyanın çekiciliğine kaptırma, ona esir haline gelme anlamına gelir Günümüz insanının geçimden, zevk ve eğlenceden başka bir endişeleri yoktur. Dünyevileşme asrımız modern insanın en önemli sorunlarından biridir. Dünyevîleşme gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya başlamakta ve sadece tatmin arayışına girmektedir. Dünyevîleşen günümüz insanı, nefsini tatmin için her türlü yola başvurmaktadır. Bu bağlamda gençlik; televizyonsuz, müziksiz, filmsiz, internetsiz, çetsiz ve cepsiz bir yaşantıyı artık düşünemiyor. Gençler, dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlakî konularda sorunları olur. İçki, kumar, uyuşturucu fuhuş, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinirler. Ayrıca stres, panik atak, depresyon, ruhsal bunalım ve sürekli tatminsizlik gibi sorunlar bu çağın hastalıkları olarak görülmektedir. Tolstoy diyor ki: Ahlak kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlak bir defa bozulmaya yüz tuttu mu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz.