2011 yılından bu yana Esed rejimi, kendi bekasını sağlamak için Suriye’nin altyapısının çoğunu yıktı. Bununla birlikte, başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere, Esed rejimine karşı güçlü yaptırımlar uygulamaya konuldu. Esed rejiminin kötü ekonomi yönetimi ve piyasa kontrol politikaları da eklenince Suriye ekonomisi neredeyse tamamen çöktü.
Savaş süresi boyunca Rusya ve İran’ın yoğun desteğiyle ayakta kalmayı başaran Esed rejimi, ekonomik açıdan hem yaptırımlar altında olan hem de kendi ekonomileri güçlük çeken Rusya ve İran’dan yeterli destek göremiyor.
Esed rejiminin umutlarının aksine, Çin de Suriye’ye yatırım yapmaya istekli değil. Beşşar Esed’in Çin ziyaretinde imzalanan anlaşmaların devamı gelmedi. Zira Çin, Suriye’ye yapılacak olası yatırımların geri dönmeyeceğini ve muhtemelen Esed rejimi tarafından yolsuzluk için kullanılacağını biliyor.
Ekonomisi kötü durumda olan Esed rejimi, yıllarca Birleşmiş Milletler’i sömürdü. BM’nin Suriye’de yürüttüğü insani yardım faaliyetlerinde Suriye lirası kullanma zorunluluğu, Esed rejimine önemli bir finansman sağladı.
BM, getirdiği Amerikan doları fonlarını resmî kurdan Suriye lirasına çevirip kullanıyordu. Ancak resîi kur ile piyasa kuru arasında bazı dönemlerde 2,5 kat fark oluşuyordu. Bu farkı kullanarak Esed rejimi yıllarca önemli gelir elde etti.
Ancak yıllar içerisinde hem BM fonlarının azalması hem de Suriye ekonomisinin giderek kötüleşmesi, Esed rejimini farklı bir çözüme yöneltti: Uyuşturucu üretimi.
Esed rejimi, başta Captagon olmak üzere birçok uyuşturucu üretim tesisi kurdu. Bu tesislerin tamamı Beşşar Esed’in yakın çevresi tarafından kontrol ediliyor. Bazıları amcası tarafından, bazıları ise kuzenleri tarafından işletiliyor.
Yıllar içerisinde Esed rejimi uyuşturucu üretimini genişletti ve bu ürünleri uluslararası alanda satmak için kullandığı yöntemleri çeşitlendirdi. Artık sadece kara ve deniz yoluyla değil, havadan da uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor.
Örneğin, en son yakalanan uyuşturucu sevkiyatına değineyim: Olay, Ürdün sınırında meydana geldi. Esed rejimine bağlı yapıların kullandığı bir dron ile Ürdün’e sokulmaya çalışılan uyuşturucular, Ürdün Silahlı Kuvvetleri tarafından etkisiz hâle getirildi.
Bu durum, Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelesini de zorlaştırıyor. Zira geleneksel uyuşturucu güzergâhlarına ek olarak artık doğrudan üretimini yapan bir ‘komşu’ya sahibiz.
Esed rejiminin ürettiği uyuşturucuların bir kısmı, Türkiye’ye sokulmaya çalışılıyor. Ancak Türkiye ile Esed rejimi arasında doğrudan bir ticaret olmadığından ülkemize giren uyuşturucu miktarı nispeten az kalıyor.
Birkaç yıl önce Esed rejiminin uyuşturucudan elde ettiği gelirin 6 milyar Amerikan doları olduğu tahmin edilirken günümüzde Esed rejiminin uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığından yıllık 17 ila 30 milyar Amerikan doları arasında bir gelir elde ettiği değerlendiriliyor.
Ancak bu para, Suriye halkına gitmiyor. Esed rejiminin yakın çevresini bu kaynakla finanse ederken Suriye halkının sefaleti giderek artıyor. Örneğin Şam’da bir gaz tüpü almak için bekleme süresi 85 güne, Humus’ta bekleme süresi ise 100 güne çıktı.