Yeniden Yunan savaşına döndüğünde ise bu sefer Kaman’dan Tokat’a kadar yayılan “Yozgat İsyanı” başlamıştır. Süvari kuvvetleri ile bir doğuda bir batıda çok zorlu savaşlar veren Ethem Bey çaresiz olarak en seçkin askerlerini yanına alarak bu isyanı da bastırmak için yollara koyulur.

Yozgat İsyanı kanlı çarpışmaların sonunda bastırılır. Fakat çok kayıp verilmiştir. Bu isyanda ihmali olduğunu düşündüğü Vali Yahya Galip Bey’in yargılanmak üzere Yozgat’a gönderilmesini Meclis Hükümeti’nden ister.

Hükümet valiyi görevden alır ancak Yozgat’a göndermemek için elinden her türlü engeli de çıkarır. Bunun üzerine Ethem Bey, bir telgraf çekerek:

“Hakikat ve adalet üzerine bina etmek iddiasıyla kurmaya çalıştığınız yeni düzen daha şimdiden iltimas ve adam kayırıcılık yaparak büyük bir yara almıştır” diyerek Meclis Hükümetine uyarılarda bulunmuştur.

Ne yazık ki yapmış olduğu bu iyi niyetli girişimler tam tersi bir sonuç doğurmuştur. Bu arada Ethem Bey’in başarıdan başarıya koşması siyasi rakipleri arasında her geçen gün artan bir kıskançlığa yol açmıştır. 1877-1878 Rus Harbinde Gazi Osman Paşa’ya karşı gerçekleştirilen kumpas ve hainliklerin bir benzeri bu sefer Ethem Bey’e karşı uygulanır. On binlerce Rus askerini öldüren Paşa, bir türlü ikmal desteği alamamıştır. Baş rolde yine Sabetaycılar yer almaktadır.

Pervasız ve mert karakterinden dolayı kıskanç komutanlar tarafından Ethem Bey ve ona yakın silah arkadaşları itibarsızlaştırılmaya başlanır. Düzenli ordu kuruluyor bahanesi ile kardeşleri de kullanılarak silahlı kuvvetlerdeki gücü kırılmaya çalışılır.

Örneğin bir kısım askerî birliği silahsızlandırılır. Eskişehir’de çıkardığı gazetenin matbaasına el konulur. Yunan işgalcilerine karşı büyük mücadele veren mensubu olduğu Yeşil Ordu Cemiyeti kapatılır.

Ethem Bey’in arkasından çevrilen kumpaslar devam ederken ciddi bir hastalığa yakalanır. Öyle ki ayakta duracak hali kalmamıştır. Buna rağmen yine de Ankara’ya gelmek zorunda kalır.

Ayakta duracak hali olmayan Ethem Bey’den İstanbul Hükümeti’nin temsilcileriyle görüşmelere katılması için Bilecik’e gitmesi istenmiştir. Bu konuda çok ısrar edilince sedyeyle trene bindirilmek zorunda kalır.

Tren Eskişehir’de mola verdiğinde Bilecik’te Topal Osman ve adamları tarafından suikasta uğrayacağı istihbaratını gelmiştir. Bu nedenle yola devam etmez ve bir kısım askerleri ile beraber Kütahya’daki karargâhına geçer.

Ancak Meclis Hükümeti bu tavrı “itaatsizlik” olarak değerlendirecektir. Yunan ilerleyişi sürerken Ethem Bey’in üzerine bir ordu gönderilmiştir.

Bu tavrı gören Ethem Bey Meclis’e telgraf çekerek:

“Millet fakr u sefalet içinde türlü fedakârlıklarla bir hürriyet savaşı verirken, sizler maaşlarınızı arttırmaktan başka ne yaptınız?” mealinde bir telgraf çeker. Telgrafı kürsüden okuyan Meclis Başkanı:

“Bu zat ve biraderlerinin ihanet içinde olduklarını reylerinize sunuyorum” mealinde bir konuşma yaparak oylama ister. Ethem Bey ve ağabeyleri 2 oy farkla “Hain!” ilan edilirler. Üzerine üç koldan saldırı başlatılan Ethem Bey, o andan itibaren Çerkez Ethem olarak anılmaya başlanmıştır.

Bunun üzerine birliklerini terhis ettiğini ilan eden Ethem Bey askerlerine istediklerini yapmakta özgür olduklarını bildirir; kendisi de Manyas yöresine çekilir. Amacı hastalığını tedavi ettirmek için Avrupa’ya geçmektir.

Ancak yaklaşık bir ay sonra Yunan askerleri tarafından izi bulunur ve kuşatılır. Yunanlılar ile yaptığı görüşmeler sonucu Avrupa’ya gidebilmek üzere bir geçiş yolu açılması karşılığında teslim olacağını söyler.

Büyük bir tehlikeyi bertaraf ettiğini düşünen Yunanlı Komutanlar derhal teklifi kabul ederler. Hasta halde teslim olan Ethem bey, kısa bir süre İzmir’de tutulduktan sonra Atina üzerinden Viyana’ya geçer. Burada tedavi olduktan sonra da Ürdün’e gidecektir.

Ethem Bey’in ilk nüvesini kurduğu Kuva-i Milliye birlikleri nihayetinde Yunan savaşını kazanmıştır. Fakat bu kahraman asker hain ilan edilmiş olup yurda dönmesine dahi izin verilmemiştir. 150’likler diye adlandırılan gruba dâhil edilen Ethem Bey; 1938 yılında çıkarılan affa rağmen ülkeye dönmemiştir. Sebebi sorulduğunda ise “adil yargılanma hakkı verilmediğini” öne sürmüştür. Ayrıca affedilme gibi bir durumu asla kabul etmeyeceğini söyleyerek geri dönmemiştir.

Hayata gözlerini yumduğu 1948 yılına kadar tek odalı kerpiç bir binada tek başına yaşamış bu kahraman askeri hala “hain!” olarak anmaya devam ediyoruz. Ders kitaplarında Halit Paşaya “Deli Halit” denildiği gibi Ethem Bey’e de “Çerkez Ethem” yakıştırması yapılarak itibarı ayaklar altına alınmaya çalışılmaktadır. Fakat mızrak çuvala sığmaz. Bu yazılar çarpıtılarak genç nesillerin daha fazla aldatılmasına engel olacaktır”.

Fakat her ne kadar karalama ve itibarsızlaşma yapılsa da Ethem Bey’in Milli Mücadele için yaptığı gayret ve fedakarlıklar asla üzeri örtülemeyecek kadar büyüktür. Türk Milleti asla bu büyük kahramanı unutmayacaktır. Zira Milli Mücadelenin öncü ve büyük bir kahramanıdır, vesselam…