Fahrettin Altun, İsrail'in aleni bir biçimde savaş suçu ileyerek sürdürdüğü katliamlarla birlikte dezeformasyon kampanyası da yürüttüğünü belirtti. 

Altun, "İstiyorlar ki insanlık, dünya kamuoyu, İsrail’e hak vermese dahi en azından ses çıkarmadan bu zulmü sessizce izlesin. İstiyorlar ki herkes, yalanlarla ve dezenformasyon içerikli haberlerin oluşturduğu gündemle meşgul olsun ve Gazze’de yürek parçalayan feryatları duymasın" diye konuştu. 

"TÜRKİYE, İSTİKRARLAŞTIRICI GÜÇ OLMA ÇABASI İÇİNDEDİR"

Bakan Fidan'dan BRICS açıklaması: Ortaklıkla ilgili bir teklif aldık Bakan Fidan'dan BRICS açıklaması: Ortaklıkla ilgili bir teklif aldık

Altun, bugün bölge halklarının ve tüm insanlığın en önemli sorunu olan küresel adaletsizliğin kaynağında Batılı sömürge düzeninin bulunduğunu ve bu düzeni ayakta tutan temel dinamiğin ise "Batıcı bağımlılık sistemi" olduğunu dile getirdi.
"Türkiye’nin küresel alandaki mücadelesi, bu adaletsizliğe son verme mücadelesidir. Belirsizliklerle, krizlerle kayıtlı bu zor zamanda Türkiye, bir istikrar adası olmanın ötesinde istikrarlaştırıcı güç olma çabası içindedir." diyen Altun, bu coğrafyanın 2010'lardan itibaren yeni kaosla karşı karşıya kaldığına, "Arap Baharı" olarak adlandırılan dalgayla bölgenin istikrarsızlaştırıldığına, terörizmin, fanatizmin, radikalizmin, bölünmüş toplumların, başarısız devletlerin, yeni darbe yöntemlerinin, büyük göç hareketlerinin ve katliamların merkezi haline geldiğine dikkati çekti.

Türkiye'nin de bu süreçte çok ağır sınamalarla ve meydan okumalarla karşı karşıya kaldığına işaret eden Altun, son 10 yılda karşı karşıya kalınan dış müdahalelerin, temelde bölgesel güç haline gelmeyi başaran Türkiye’nin küresel aktör olmasını engellemekle ilgili kötücül girişimler olduğunu söyledi.

Altun, "Sokak kalkışmaları, darbe görünümlü işgal girişimi, terör saldırıları ve benzeri dış destekli müdahaleler, doğrudan Türkiye’nin küresel kriz çağında kapasite geliştirmesinin ve iddia sahibi aktör olarak küresel alanda varlık göstermesinin önüne geçmek maksadıyla hayata geçirildi. Ne var ki güçlü siyasal liderlik ve istikrar sayesinde bu dış müdahaleler devre dışı bırakıldı, karşı karşıya kaldığımız sistematik tehditler bertaraf edildi." diye konuştu.

"DEZENFORMASYONA EN FAZLA MARUZ KALAN ÜLKELERİN BAŞINDA TÜRKİYE GELİYOR"

İletişimin, devletler arasında en önemli rekabet alanına dönüştüğüne işaret eden Altun, bu bağlamda yatırım yapılan stratejik alanlardan biri olduğunu ve Türkiye'nin bu rekabette öne çıkmak için alt ve üstyapı yatırımları gerçekleştirdiğini, kamu ve özel sektörün ciddi kapasite geliştirdiğini dile getirdi.

Altun, bu yatırım ve geliştirmelerin, dış müdahalelere ve manipülasyonlara açık hale gelmemesi için devletin söylem birliğinin tesisi, dünya kamuoyuna Türkiye'nin tezlerinin en doğru ve hızlı şekilde anlatılması, devlet-millet iletişiminin karşılıklı ve etkin şekilde gerçekleştirilebilmesi ile artan kara propaganda kampanyalarına karşı etkin mücadele verilebilmesi, demokrasiyi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri tehdit eder hale gelen dezenformasyon virüsüne karşı koyma ihtiyacından kaynaklandığı bilgisini paylaştı.

Bütün insanlık için sorun olan dezenformasyona en fazla maruz kalan ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğine işaret eden Altun, "Bunun nedeni de elbette Türkiye'nin güçlenmesidir, iddia sahibi olmasıdır ve Batılı sömürge düzenine meydan okumasıdır." dedi.

Altun, ciddiyetle mücadele edilmesi gereken küresel kriz seviyesine erişen dezenformasyonun demokrasiyi yozlaştıran, toplumları belirsizlik sarmalı içinde debelenmeye iten, bireysel hak ve özgürlükleri hedef alan zehirli ve yıkıcı etkilerine karşı tek panzehrin hakikatin kendisi olduğunu dile getirdi.

"GAZZE’DE ÖLÜM KUSAN KATİLLER HESAP VERECEKLER"

Altun, "Asrın Felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerde de dezenformasyonun ne denli tehlikeli sorun olduğunu somut şekilde gördüklerine, o dönem İletişim Başkanlığının yayımladığı bültenlerin kitap hacmine eriştiğine dikkati çekti.

Muhteva olarak farklı ancak mahiyet itibarıyla benzer durumun Gazze'de yaşanan insanlık dramında görüldüğüne işaret eden Altun, "İsrail, bütün dünyanın gözleri önünde savaş suçu işliyor. İsrail, faşizmin ve ırkçı emperyalizmin en çirkin, en vahşi örneklerini sergiliyor. Unutmayalım ki 20. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’nın ortasında milyonlarca insan, resmi devlet görevlileri tarafından toplama kamplarında, ölüm odalarında katledildi. O caniler unutulmadı, o gün bugün kendilerine lanet ediliyor. Bugünün canileri de unutulmayacaklar. Gazze’de ölüm kusan katiller hesap verecekler. Nasıl ki maşeri vicdanda mahkum edildiler, aynı şekilde küresel adalet nizamı tesis edildiği vakit gerçek mahkemeler tarafından da mahkum edilecekler." diye konuştu.

Altun, İsrail'in aleni savaş suçu işleyerek sürdürdüğü katliamlarla eş zamanlı şekilde kirli dezenformasyon kampanyası da yürüttüğünü belirterek, şunları kaydetti:

"İsrail, sürdürdüğü zalim saldırılarla bir şehri, bir beldeyi enkaza çevirmek ve yaşanmaz hale getirmek istediği gibi hakikat sahasında da bir enkazla, harabeyle bizi baş başa bırakmaya çalışıyor. İsrail, Filistinli, Gazzeli çocuklara, kadınlara, erkeklere, yaşlılara, gazetecilere, sağlık çalışanlarına, kısaca masumlara yönelik katliamlarını sistematik dezenformasyon kampanyalarıyla adeta meşrulaştırmaya, görünmez kılmaya çalışıyor. İstiyorlar ki insanlık, dünya kamuoyu, İsrail’e hak vermese dahi en azından ses çıkarmadan bu zulmü sessizce izlesin. İstiyorlar ki herkes, yalanlarla ve dezenformasyon içerikli haberlerin oluşturduğu gündemle meşgul olsun ve Gazze’de yürek parçalayan feryatları duymasın.

Fakat bilsinler ki biz, gerek Gazze'de ve Filistin’de gerekse de yakın coğrafyamızda hangi aktörlerin, hangi kirli planları uygulamaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz ve bunlarla sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız. Gazze nezdinde hangi odakların İslam dünyasını hedef aldığını, hangi odakların bu meseleyi iç ve dış politik menfaatleri için kullanmaya çalıştıklarını çok açık şekilde görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, bu noktada hem insani anlamda hem de dış politika anlamında üzerine düşen her şeyi yapıyor ve daha fazlasını da yapmak için yoğun gayret sarf etmektedir. Bizim ülke olarak bölgemizde ve dünyada barış, istikrar ve adaletten yana tutumumuz, Gazze konusunda da çok güçlü bir şekilde sürüyor ve sürmeye devam edecek."

"100'ÜN ÜZERİNDE KASITLI YALAN HABERİ İFŞA ETTİK"

Fahrettin Altun, küresel çapta etkili güç olan Türkiye'nin, krizlerin çözümü noktasında bilhassa bölge için vazgeçilmez aktör olduğunun altını çizerek, Türkiye'nin gerek bölgede gerekse küresel anlamda istikrarlaştırıcı aktör olarak tebarüz edişinin politik bir söylem olmadığını, bu gerçeği batıdan doğuya birçok ülke ve uluslararası aktörün artık kabullendiğini dile getirdi.

Yakın tarihin, iletişim ve medya alanındaki çarpıtmalar sayesinde oluşan kamuoyu algısının, bir devletin bir başka devleti işgal etmesi için dahi meşruiyet temin ettiğini gösterdiğini belirten Altun, 2003’ün başlarında Irak’ın kimyasal silahlara sahip olduğu yönündeki yanıltıcı bilgilerin, kamuoyunun ikna edilmesiyle Amerikan işgaline zemin hazırladığını anımsattı.

Altun, şimdilerde ise İsrail tarafından Gazze ile ilgili olarak tıpkı buna benzer bir sürecin yönetilmek istendiğine dikkati çekerek, şunları dile getirdi:
"'Hamas tarafından 40 bebeğin kafası kesildi' ya da 'Filistinliler, bir kadının karnını deşti' gibi akıl almaz yalanlarla dolu dezenformasyon kampanyalarını hepimiz bu süreçte gördük. Bu kampanyalar, işgali, sömürüyü, katliamı meşrulaştırmak için yapılan girişimlerdi. Allah'a hamdolsun, arkadaşlarımızın gayretleriyle bu dezenformasyonları da anında yalanladık ve uluslararası medyada ifşa edebildik. Uluslararası medyada ifşa ettikten sonra nihayetinde bu, İsrail üzerinde baskı oluşturdu fakat İsrail, bütün bunlara rağmen aymaz şekilde ve maalesef Batı'nın da desteğiyle katliamlarına devam etmektedir. Bunların tümü, esas itibarıyla İsrail’in okul, hastane, sivil yerleşim bölgeleri gibi alanlarda gerçekleştireceği saldırılar için önceden planlanmış iletişim stratejisi dahilinde öne sürülmüş sahte içeriklerdir ki biz, bunların sahte olduğunu, dezenformasyon olduğunu tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunmaya devam edeceğiz."

Editör: Celal Topçu