Faşistlere Şirin Görünmenin Dayanılmaz Hafifliği

Panelde konuşma yapan Ak Partili milletvekili ve yönetici ise tuhaf bir şekilde türkiyedeki militan yapının 1938 yılından sonra başladığını söyledi. Ne yaparsın böyle başa böyle traş. Güler misin, ağlar mısın?

1938 yılına kadar üç siyasi partinin kapatıldığını ve yöneticilerinin ya hapse atıldığını yada sürgüne gittiğini, bilmiyor zavallı. Meclisteki 2. Grubun tasfiyesi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması ve Serbest Fırkanın ortadan kaldırılmasını duymamış besbelli. Halbuki bu ve benzeri zevata hürriyet ve özgürlüklerin siyasi partiler aracılığı ile topluma yayıldığını ve çok partili hayat olmaz ise insan haklarından söz edilemeyeceğini, bıkmadan usanmadan anlatmak gerekiyor.

Faşist askeri diktatörleri yetiştiren benimde içinden geldiğim askeri okullar kapatıldı. Fakat yerine kurulan Milli Savunma Üniversitesinde yine tek parti diktatörlüğü kutsallaştırılmakta ve bunun liderleri hala putlaştırılmaktadır. Sonuçta bir insan olarak her yöneticinin hata yapacağı gözden uzak tutulmakta, Batıdan alınan ilke ve inkılapların toplum bünyesine uyup uymayacağı dahi tartışılamamaktadır.

28 Şubat 1997 döneminde yapılan askeri darbe ile benim de içinde bulunduğum on binlerce asker ordudan atıldı. Bu sayede faşist askeri yapı elini kuvvetlendirdiği gibi FETÖ örgütünün palazlanıp güçlenmesine de yol açtı. Eşi başörtülü olup namaz kılan, içki içmeyen askerleri sudan bahanelerle vicdansızca işinden gücünden ettiler. Hatta Ak parti hükümeti döneminde dahi 7-8 yıl bu tasfiye ile geçti. Hükümet bu zulme seyirci kalarak sadece hiçbir işe yaramayan "şerh koyma" bahanesini ortaya koydu.

Sonunda ordudan atılacak irticacı asker kalmayınca bu sefer meydanlarda "orduda yapılan dindar asker kıyımını durdurduk" diyerek adeta milletle alay edildi. Yahu askeriyede eşi baş örtülü, namaz kılan, içki içmeyen adam kaldı mı ki, ordudan atasın. Bu ne perhiz ne lahana turşusu.

Siyasetçilerin bu fenalıklarını görmezlikten gelelim. Diyelim ki, istemeye istemeye tuzağa düşüp bu dindar kıyımını gerçekleştirdiler. İyi de bu darbeci faşistleri görmezlikten gelmenin anlamı var mıdır?

FETÖ örgütünü silahlı kuvvetlerde palazlandıran ve örgüt için en tehlikeli insan kitlesi olan dindar askerleri tasfiye eden bu faşistler değil miydi? Ne demek eşin baş örtülü? Bunu utanmadan söyleyen generaller terfi ettirilip milletin başına bela ettirilmişken bu sorumsuzca tutum nasıl izah edilebilir.

28 Şubat davası hala devam ediyor. Apaçık bir şekilde darbe yapan hatta sesini kayda çektirmekten çekinmeyen faşist darbeciler hala ceza almadı. Belli ki Kenan Evren gibi haşirde yargılanıp ceza almayı düşünüyorlar. Darbe yapmayı suç saymayan yargı ve anlayışla nereye kadar gidilebilir ki?

Daha söyleyecek çok şeyim var. Fakat bunu sonraki yazılarıma bırakıp Rabbimden milletime feraset vermesini niyaz ediyorum. Hükümetimizin de riyakar, şarlatan ve faşist siyasetçilerden kurtularak hürriyetin önemini idrak eden, imanlı, halkını seven ve gerçekçi politikacılar olması için Allah'a yalvarıyorum...