Bir yıllığına sabbatical (ücretli izinli) için gittiğim St Andrews Üniversitesi’nin hocalar için öğrenci yurdu içinde oluşturduğu “bedsitting”de (bir oda içinde tuvaleti, açık mutfağı, çalışma masası ve yatağı olan bir yer) kaldığımın yedinci gününde bir akşam kapıma İskoç polisi dayandı. Bana karakola gitmemiz gerektiğini söylediklerinde doğal olarak korktum. Karakola vardığımda ise işin aslını öğrendim. Uzun süreli yurt dışından gelenlerin en geç yedi gün içerisinde karakola gidip St Andrews’da olduğunu bildirmesi ve 35 İskoç poundu ödemesi gerekiyormuş. Bana çok saçma gelen bu prosedürü St Andrews Üniversitesi’ndeki meslektaşlarıma anlatıp ceberut devlet anlayışını eleştirince üniversitenin çoğu hızlı solcu Marksist hocaları, “Eğer devlet bu uygulamayı yapıyorsa bir bildiği vardır. Bu, ceberut devlet anlayışı değil; vatandaşını koruyan devlettir.” diyerek devletlerinin yanında yer aldılar. Bu cevap bana kendi ülkemdeki bazı “entelektüelleri” anımsattı ve kafamda âdeta bir aydınlanma oldu. Devlete güven!!! Ne kadar önemli bir his ve ne kadar gerekli… Bunları neden anlatıyorum? İskoç devleti çok muhteşem, ideal bir devlet olduğundan değil elbette. İskoçlar devletlerini yeri geldiğinde eleştiriyor, yeri geldiğinde de arkasında durarak devlete duydukları güveni dışarıya yansıtıyorlardı. Benim canım ülkemde bu his, diğer bir deyişle devlete güven ve devletin yanında durma bilinci; hele ki yurt dışı platformlarda liderimizin ve devletimizin zarar göreceği şekilde aleyhinde konuşmama (özellikle aydın diye geçinenler için söylüyorum) geleneği ne zaman yerleşecek bilmiyorum. Ama şu bir gerçek ki Türkiye’de devlet (state apparatus) zayıflatılmaya ve devlete karşı derin bir güvensizlik hissi köklendirilmeye çalışılıyor. Bu, Türkiye’yi, içinden bir kurtla bir ağaç misali çökertmek amacıyla yapılıyor. Bu çalışmaların dış ayağı yok dersek elbette yanılmış oluruz.
İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın, 62 ilde yapılan FETÖ operasyonu ve Kıskaç-15 ismi verilen operasyonda 544 şüphelinin yakalandığını açıklamasının hemen ardından MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Ankara Emniyeti’ndeki üç ismin görevden alınmasını kastederek “Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir.” demeçleri bana yeniden devlete güven konusunu ve İskoçların devletlerine nasıl sahip çıktıklarını anımsattı.
Irak’ta Pençe-Kilit Operasyonu hazırlıkları, yangın yerine dönen güneyimizde Gazze felaketi ve kuzeyimizde hâlâ sona ermemiş olan Rusya-Ukrayna Savaşı sürerken içeride safları çok sıkı tutmalıyız. Cumhurbaşkanımız “Kuklayı da kuklacıyı da biliyoruz.” diyerek gönüllere su serpmişse de 15 Temmuz’dan hiç kuşkusuz pek çok ders alınmışsa da açıkça görülmektedir ki sorunlar kökten henüz çözülmemiştir. Devlette ne kadar çok hesap verilebilirlik ve şeffaflık varsa devletin kurumlarına güven o kadar artacaktır. Dünyada pek çok ülkede lidersizlik sorunu varken güçlü bir lider tarafından yönetilen Türkiye, özellikle çatışmalarla tarumar olan kendi bölgesinde güvenli bir ada niteliğindedir. Bu durumun devam etmesi için ise hepimize görev düşmektedir.