Gelişmenin Önündeki Engel Bürokrasi Canavarı

Malikiyet ve serbestlik devrinin iktisadî açıdan en önemli özelliği; sermayenin belirli gruplar tekeller ve ülkeler elinde olmayıp daha geniş toplum kesimlerine hatta ferden ferda bireylerin eline geçeceğidir. 
Zengin ülkelerin dünya ekonomisindeki payı gün geçtikçe azalmaktadır. Zengin ülkelerin üretimdeki payı azalırken, gelişmekte olan ülkelerin dünya üretimindeki payı ise tersine hızlı bir şekilde artmaktadır. Öyle ki, gelişmekte olan ülkeler, on yıl önce dünya üretiminin üçte birine ulaşmış iken bugün artık yarısından fazlasını üretme başarısı göstermişlerdir.
Elbette, dünya üretiminin yapısındaki bu değişim zengin ülkeler açısından bir kriz olarak görülecektir. Lâkin gelişmekte olan ülkelerden Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan, Türkiye, Meksika, G. Kore ve Endonezya için bu durum ciddî bir gelişmeyi göstermektedir. Bu ülkeleri de ekonomik kriz etkilemiştir fakat gelişmiş devletler ile mukayese edildiğinde solda sıfır kalır.
Gelişen ülkeler, dünya üretiminin fazlasını yaptıkları için kaliteli insan yetiştirmede ve teknolojik değişimde de öne geçmektedirler. Özgürlük, serbestiyet ve insan hakları üretim artışı ile birlikte doğrusal olarak artmaktadır. Kısacası bu ülkelerde ekonomi büyümekte, refah artmakta, insanî değerler büyük ölçüde iyi yönde değişmektedir.
AB ülkeleri apaçık Türkiye’nin hızlı gelişmesinden rahatsız olmaktadır. Son referandumda görüldüğü üzere resmen ülkemizin iç işlerine müdahale etme cüretini dahi göstermişlerdir. Referandumda hayır kampanyasını desteklemekten çekinmemiş diplomatlara ve devletimizin bakanlarına olmadık saygısızlıkları göstermekten geri durmamışlardır. Hatta yapımı devam eden 3. Havaalanı projesinin kendi ülkeleri açısından ne derece zararlı olduğunu görüp terör örgütlerini organize ederek “Gezi Olayları” benzeri her türlü kirli işte görev almaktadırlar.