Gelişmenin Önündeki Engel Bürokrasi Canavarı (2)

Karşılıksız para basan ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri hala ekonomik krizin ağır darbelerini yemekte ve dünya liderliğini hızla kaybetmektedirler. Sermayenin yerine büyük ölçüde bilgi ve teknoloji geçmiş, internet ve medyanın yaygınlaşması sayesinde “yüksek teknoloji” kolaylıkla erişilebilir bir noktaya gelmiştir.
Kapital yani paranın önemi görece bir biçimde azalmış, karşılıksız para basmak Batının dengelerini iyice bozmuş, üretimin azalması nedeniyle ekonomileri dünya ile rekabet edemez hale gelmiştir. Zaten para, bilginin peşinden gelmeye başlar, serbestliği sever. Büyük şirketler küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) karşısında güçlerini kaybetmeye devam etmektedirler. 
Her geçen gün daha fazla önem kazanan KOBİ’ler küreselleşme sayesinde en uzak pazarlara dahi kolayca ulaşarak sermayenin tabana yayılmasına hizmet etmişlerdir.
Arap halklarının baskıcı yöneticilerine karşı başlattıkları isyanın bir sebebi işte budur. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bu hızlı dönüşüm; diktatörler sayesinde Batı emperyalizminin boyunduruğu altında kalan Arap ülkelerindeki “Arap Baharı” isimli uyanışa sebep olmuştur.
Bazı yazarların dediği gibi bu uyanış bir “fitne” değildir. Batı, isteksiz de olsa yanı başında ortaya çıkan değişimlere ve gelişmelere duyarsız kalamamış, Arap baharı adı verilen özgürlük hareketlerini desteklemek zorunda kalmıştır. Metaneti ile dünyada örnek olan Arapların bu gelişmelere duyarsız kalmasını beklemek, kendini beğenmiş Batılıların enâniyet ve kibrinden başka bir şey değildir.
Özellikle Türkiye’de son yıllarda yaşanan bazı müspet gelişmeler, Arap halklarını da etkilemiş, kendilerine olan güveni tetikleyerek kanlı diktatörleri devirmeyi başarmışlardır.
Daha önce zulmün ve dolayısıyla da yolsuzlukların en çok yapıldığı Arap ülkeleri sosyal medya adı verilen bilişim teknolojisi sayesinde haksızlıkları bütün dünya ile paylaşmak imkânı bulmuşlardır. Yöneticilerin sülük gibi halkın kanını emmesi apaçık ortaya çıkmış, mızrak çuvala sığmaz hâle gelmiştir. 
Meselâ; Perulu iktisatçı Hernando De Soto, Mısır’da bir fırın açmak için bürokrasiden izin alma süresinin ortalama 500 günü bulduğunu belirterek, sadece fırın açma izni almak için, 10 yıl bürokrasiden belgelerin çıkmasını bekleyenlerin olduğunu söylemişti. Mısır’da iş kurmak için tam 56 ayrı devlet biriminden izin almak gerekiyordu. 
Her kademede birer yankesici memur, halkın birikimlerini sömürüyordu. İş kurmak yasal olarak sınırlandığı için, Mısır’da çok çalışarak tasarruf edilse bile refah seviyesinde pek fazla ilerleme olmuyordu. Çünkü baskı sistemi ve bürokrasinin işleyişi Mısırlı’ya ekonomik olarak gelişme imkânı vermiyordu.
Özetle; ekonomide güzel bir rüzgâr yakalayan ülkemizin “malikiyet ve serbestiyet” asrının icaplarını yerine getirdiği takdirde önüne geçilmesi imkânsızdır. Ümitvar olunuz şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada, İslamın sadası olacaktır…
İman konusunda yazmış olduğu eserler ile bize büyük bir tekâmül ve uyanış yaşatan Bediüzzaman; sosyal, ekonomik ve siyasî konularda da rehber olmuş Risâle-i Nur Külliyatı ile herkesten önce gözümüzün açılmasını sağlamıştır. 
Kur’ân’ı asrımızın idrak edebileceği şekilde tefsir eden ve bütün dünyaya meydan okuyan Bediüzzaman’a ve onun Nurlu Talebelerine ne kadar minnet etsek azdır, vesselâm…